Advertisement
Guest User

Untitled

a guest
Aug 24th, 2015
175
0
Never
Not a member of Pastebin yet? Sign Up, it unlocks many cool features!
text 93.12 KB | None | 0 0
  1. yüzük kardeşliği
  2. 1. kitap
  3.  
  4. bölümler:
  5. ı – dört gözle beklenen davet – hobbitler arasında bir efsane olarak anılan bilbo baggins, esrarengiz yolculuğundan döneli 60 yıl olmuştu. merak konusu olan serveti ve yılların onu neredeyse hiç yaşlandırmamış olması pek tuhaf karşılanıyordu. bilbo, eylül’ün 22’sinde 111. yaşını kutlamaya hazırlanıyordu. 99 yaşındayken evlat edinip, varisi ilan ettiği ve çıkın çıkmazı’nda birlikte yaşadığı yeğeni frodo da aynı gün doğmuştu. üstelik bu yıl 33 yaşına basarak, rüştüne erecekti. sonunda beklenen gün geldi ve hobbitköy’de muazzam doğumgünü kutlamaları başladı. tüm hobbitleri mutlu edecek kadar yiyecek içecek vardı ve gandalf’ın düzenlediği havai fişek gösterileri de muhteşemdi. bilbo, bir “tatil”e ihtiyacı olduğuna karar vermiş ve shire’dan ayrılmak için doğumgününü seçmişti. 144 yakın akraba ve arkadaşın katıldığı aile yemeğinin sonunda özel bir konuşma yaptıktan sonra, yüzük’ünü parmağına geçirerek kaybolmuş ve herkesi bir kere daha şaşırtmıştı. daha sonra çıkın çıkmazı’na giderek, gandalf’la konuştu. sahip olduğu herşeyi frodo’ya bırakıyordu. yüzük’ü de bırakmaya karar vermişti ama son anda ondan ayrılamamıştı. gandalf’ın ısrarı, biraz da zorlamasıyla, sonunda bırakabildi. bu da kendini ağır bir yükten kurtulmuş gibi hissetmesini sağladı. o gece, kimselere görünmeden, daha önceden hazırlamış olduğu eşyaları ve üç cüce arkadaşıyla shire’dan ayrıldı. ertesi günü frodo, bilbo’nun dost ve akrabalara bıraktığı “manidar” armağanları dağıtmakla geçirdi. bir yandan da bilbo’nun saklı hazinelerinin peşinde olan hobbitlerle mücadele etmesi gerekmişti. akşama doğru gandalf da veda etmek üzere frodo’yu ziyaret etti ve yüzük’ü kullanmaması konusunda onu uyardıktan sonra, yola çıktı. frodo onu uzun bir süre göremeyecekti.
  6.  
  7. ıı – geçmişin gölgesi – bilbo’nun ortadan kaybolmasının yankıları hobbitköy’de uzun bir süre devam etti. bu süre içinde frodo, çıkın çıkmazı’nın yeni efendisi olmaya epeyce alışmış ve zamanını arkadaşları peregrin took (pippin) ve meriadoc brandybuck (merry) ile geçirir olmuştu. bir yandan da elli yaşına yaklaşmakta ve içinde tuhaf kıpırtılar hissetmekteydi. tam bu sıralarda dışardaki dünyada tatsız değişimler olduğu yolunda söylentiler dolaşmaya başlamıştı. gri limanlara giden ve geri gelmeyen elfler çoğalmış, mavi dağlar yolunda cücelerin sayısı artmıştı. duyumlara göre mordor’daki karanlık güç uyanmış ve saldığı korku dört bir yana yayılmıştı. bilbo’nun gidişinden sonra sıklıkla frodo’yu ziyaret eden gandalf, 9 yıl aradan sonra frodo’nun 50. yaşını kutlayacağı sene tekrar uğramıştı. ama getirdiği haberler endişe vericiydi. gandalf frodo’yu yüzük’ün, kendisinin de yeni yeni keşfettiği, tehlikeleri konusunda uyarmak için gelmişti. o’na âli yüzüklerin etkilerinden bahsetti ve bilbo’dan frodo’ya geçen yüzük’ün, karanlık efendisi sauron’un imal ettiği, elf irfanları’nda söz edilen “tek yüzük” olduğunu bir ateş deneyiyle ispatladı. sauron uzun zaman önce yitirdiği bu yüzük’ün sandığı gibi imha edilmediğini öğrenmişti ve eski gücüne kavuşmak için onu geri almak istiyordu. zaten yüzük sauron’un yenilgisinden sonra ele geçmiş ve ulu nehir anduin’e düşmüştü. ta ki, nehir kıyısında yaşayan hobbit türü bir ırktan smeagol (gollum)’un eline geçene kadar… fakat artık shire’daydı ve sauron da bunu gollum’dan öğrenmişti. orta dünya’nın geleceği için yüzük’ün ateş dağı orodruin’deki kıyamet çatlakları’na atılıp, yok edilmesi gerekiyordu. bu zorlu görev için frodo seçilmişti ve shire’dan ayrılıp, görevi yerine getirmekten başka çaresi yoktu. yanına da hem bahçıvanı, hem arkadaşı, hem de hobbit diyarının elflere ve ejderhalara en meraklı kişisi olan sam gamgee’yi alacaktı.
  8.  
  9. ııı – üç kafadar – frodo, kendisinin ellinci, bilbo’nun 128. yaşgününde shire’dan ayrılmaya karar verdi. gidişinin esrarengizliğini ortadan kaldırmak için de, çıkın çıkmazı’nı torbaköylü lobelio baggins’e sattı ve çocukluğunu geçirdiği, doğudaki erdiyarı’nda bir ev aldı. haber, hobbitköy’de büyük yankı uyandırdı ve dedikodulara neden oldu. gandalf, kendisini endişelendiren birtakım haberleri araştırmak üzere önceden yola koyulduğundan, frodo ayrılık hazırlıklarını arkadaşlarıyla birlikte sürdürdü. doğumgünü akşamı dört kişilik küçük bir veda yemeği yediler ve ertesi sabah merry eşyalarla mobilyaları alarak önden gitti. frodo da, son bir kez shire’ı yürüyerek görmek istediğinden pippin ve sam ile birlikte o gece çıkın çıkmazı’nı terketti. gandalf gelmemişti ve bu durum frodo’yu çok kaygılandırıyordu… yol’u takip ederek erdiyarı’na yöneldikleri gün bir kara süvari’nin onları takip ettiğini görüp gizlendiler. frodo bu atlının, ne olduğunu ve ne aradığını bilmemesine rağmen, saklanmaları gerektiğini düşünmüştü. aynı günün akşamı, başka bir kara süvari’yi, gildor inglorion başkanlığında ilerlemekte olan bir yüksek elf grubu sayesinde atlattılar. frodo’yu tanıyan gildor onları orman içinden geçen yoldan götürdü. akşam elflerin hazırladıkları yiyeceklerle büyülenen sam ve pippin uyurken, frodo gildor’dan kara süvariler’in düşman’ın hizmetkarları olduğunu öğrendi. gildor ona, gandalf’ı beklemeden ayrıkvadi’ye ulaşmasını ve kara süvariler’den sakınmasını öğütledi.
  10.  
  11. ıv – mantarlara çıkan kestirme yol – ertesi gün frodo, yollarını kısaltmak amacıyla brendibadesi nehri’ne ulaşan kestirme bir yoldan gitmeyi seçti. böylece hem merry’yi fazla bekletmemiş olacak, hem de korkunç kara süvariler’e görünmeden ilerleyebileceklerdi. nitekim yoldan ayrıldıklarında, onlardan birinin hâlâ peşlerinde olduğunu gördüler. ormanlık alanda epeyce zahmetle gün boyu gittikten ve biraz da yollarını şaşırdıktan sonra, bir açıklığa ulaştılar. orada çiftçi tırtıl’ın arazisine varmış olduklarını farkettiler. küçükken gizlice mantar toplamak için çiftçinin tarlalarına giren ve köpekleri tarafından kovalanmış olan frodo ondan korkuyordu ama ne şans ki pippin bay tırtıl’ın ahbabıydı. böylece çiftçi onları içeri davet etti ve o gün siyah ata binmiş, tuhaf bir adamın baggins hakkında sorular sorduğunu anlattı. neyse ki bay tırtıl çok dostça yaklaşıyordu. onlara akşam yemeği ikram ettikten sonra üçünü yük arabasıyla şat’a, merry’nin merakla onları beklediği yere, bıraktı. üstelik koca bir sepet dolusu mantar da hediye etti.
  12.  
  13. v – suç ortakları ortaya çıkıyor – merry’yle nehir kenarında buluşur buluşmaz, hep beraber bir şata binerek brendibadesi nehri’ni geçtiler. karşıya vardıklarında siyah bir şeklin öteki kıyıda ertafı araştırmakta olduğunu belli belirsiz seçebildiler. frodo’nun erdiyarı’nın kuytu bir köşesi olan çukurçay’daki yeni evine ulaşıp, mükellef bir akşam yemeği daha yedikten sonra, merry’ye başlarından geçenleri anlattılar. nihayet frodo, ağzından baklayı çıkararak, önünde kendisini bekleyen tehlikeli bir yolculuk olduğunu ve hemen yola çıkması gerektiğini söyledi. fakat arkadaşlarının kendisinin bu seyahati nisan’dan beri planladığını, hele hele yüzük’ü bildiklerini öğrenince çok şaşırdı. dahası merry ve pippin de bu zorlu yolculukta ona katılacaklarını bildirince iyice duygulandı. üstelik bunu çok önceden kararlaştırmış oldukları için, merry gerekli tüm hazırlıkları da yapmıştı. gandalf’a planlarını anlatmak üzere tombiş toluk’u çukurçay’da bırakmaya ve gün ışırken yola çıkmaya karar verdiler. kara süvariler tarafından muhtemelen izlenmekte olan yol yerine, tekinsiz bir yer olarak bilinen yaşlı orman’dan geçeceklerdi.
  14.  
  15. vı – yaşlı orman - hobbitler, sabah gün ışırken sislerin arasından geçip yaşlı orman’a girdiler. orman onların gelişinden pek hoşnut görünmüyordu. hobbitler de ormana girdiklerinden beri huzursuzluk içindeydiler. sanki ağaçlar kıpırdıyor, fısıldaşıyor ve nefretle adımlarını izliyor gibi geliyordu onlara. bir süre sonra şenlik ateşi meydanı’na vardılar. çok uzun zaman önce yaşlı orman çalıçit’e gelip yaslandığında onu korkutup, sindirmek amacıyla hobbitler bu meydanda yüzlerce ağacı kesip, yakmışlardı. orman saldırmayı bırakmış ama o günden sonra da hobbitlere düşman olmuştu. açıklık bu arazide biraz dinlenen frodo ve arkadaşları eski bir patika yolunu takip ederek, orman’ın içindeki yüksek tepeciğe vardılar. burada çevreyi gözlemleyerek, gidecekleri yönü saptadılar. fakat orman onları içerilere doğru çekiyordu ve hiç gitmek istemedikleri, orman’ın garipliklerinin merkezine, gündüzsefası nehri vadisi’ne yönlendiriyordu. nehrin kıyısına vardıklarında etrafın söğütlerle çevrelenmiş olduğunu gördüler ve aynı anda hepsine birden uyku bastırdı. frodo ayaklarını yıkamak üzere gittiği dere kıyısında, merry ve pippin sırtlarını dayadıkları yaşlı söğüt altında uyuya kaldılar. sam ise bu tekin olmayan uyku halinden sıyrılıp, midillileri aramaya koyuldu. birden sesler duyarak, geri döndü. pippin söğüt ağacı içine hapsolmuş, merry beline kadar söğüt çatlağına sıkışmış, frodo da nehre düşmüştü. sam frodo’yu nehirden çıkardı ve frodo hemen “imdat” diye yardım istemeye başladı. tam bu sırada abuk sabuk bir şarkı söyleyen birinin yaklaşan sesini duydular. bu tom bombadil’den başkası değildi. hemen yardıma koşup, merry ve pippin’i yaşlı söğüt adam’dan kurtardı. sonra da bir şarkı tutturarak önden ilerlemeye başladı. dört hobbit, midillileriyle birlikte onu izlediler ve sonunda orman’dan çıkarak tom bombadil’in, nehrinkızı ile birlikte yaşadığı evine vardılar.
  16.  
  17. vıı – tom bombadil’in evinde - eve girdikleri andan itibaren içlerini bir huzur kaplamıştı. evde tom bombadil’in hanımı altınyemiş ile tanıştılar. hep birlikte mükellef bir akşam yemeği yediler. hepsi çok yorgun olduklarından yemekten sonra yattılar. o gece her biri farklı bir rüya gördü. ertesi gün altınyemiş’in çamaşır ve sonbahar temizliği günüydü. yani yağmur yağıyordu. o gün daha ileri gidemeyeceklerini anlayan hobbitler, tom bombadil’le oturup, sohbet ettiler. tom onlara orman’dan, yaşlı söğüt adam’dan, büyük höyükler’den, höyüklü kişiler’den bahsetti. frodo’nun sorusu üzerine tom, kendisinin en yaşlı olduğunu, karanlıklar efendisi’nden hatta eski günler’in öncesinden beridir orada yaşadığını, görüp görülecek en eski devirleri bildiğini anlattı. sonra shire’dan, hobbitlerin çıktığı yolculuktan ve yüzük’ten konuşmaya başladılar. bir ara tom frodo’dan yüzük’ü istedi. herkesin şaşkın bakışları arasında onu parmağına taktı ve kaybolmadı! yüzük’ün onun üstünde bir etkisi yoktu. ayrıca bir deneme yapmak isteyip, fırsatını bulunca yüzük’ü parmağına geçiren frodo’yu da görebiliyordu. gecenin ilerleyen saatlerinde tom genç hobbitlere ertesi günkü yolculuklarıyla ilgili nasihatler verdi, höyükler’den kaçınmaları, ama eğer rast gelirlerse ne yapmaları gerektiği konusunda onları uyardı. ayrıca, ertesi gün başları derde girecek olursa, onu yardıma çağırabilecekleri bir de şarkı öğretti.
  18.  
  19. vııı – höyük yaylalarında sis - hobbitler ertesi sabah tom ve altınyemiş’le vedalaşarak, höyük yaylaları’na doğru yola koyuldular. bu yaylalar uğursuz yerlerdi; efsane haline gelen öyküleri shire’da bile bilinirdi. hobbitler, yaylaların batı’daki alçak eteklerinden geçip, doğu yolu’na varmayı planlıyorlardı. epeyce bir süre yürüdükten sonra, daire biçimindeki açıklığın ortasındaki bir dikilitaşın dibinde mola verdiler ama nasıl olduğu bilinmez bir şekilde uyuya kaldılar. uyandıklarında akşam olmuş, her yeri kalın bir sis tabakası kaplamıştı. yol’u bulmak için sisin içinde ilerlemeye başladılar. bir süre sonra, en önde yürüyen frodo, çıkış kapısı zannederek, iki dikilitaşın arasından geçti ve birden arkadaşlarının arkasında olmadığını farketti. onları ararken bir höyüklü kişi tarafından ele geçirildi. kendine geldiğinde bir höyüğün içindeydi. bir taşın üstünde sırtüstü yatıyordu. arkadaşları da aynı biçimde yanında uzanmaktaydılar. höyüğün içi koyu yeşil bir ışıkla kaplanmıştı. frodo bir anda içine dolan cesaretle, onlara doğru yaklaşan eli kesip, koparttı. aynı anda tom bombadil’in öğrettiği şarkıyı mırıldanmaya başladı. çok geçmeden tom höyüğe ulaştı. bir şarkı söyleyerek höyüklü kişiyi kovdu. frodo ile birlikte sam, merry ve pippin’i dışarıya taşıdı. dışarı çıkınca hobbitler ayıldılar. hiç birşey hatırlamıyorlardı. tom hepsine höyüğün hazinelerinden birer kama verdi. bu kamalar batıil insanları tarafından dövülmüştü ve ilerde işlerine yarayabilirdi. bu arada tom midillilerini de getirmişti. yollarını kaybetmede bu kadar becerikli olan hobbitlere kendi topraklarının sınırlarına kadar eşlik edecekti. hep birlikte yola koyuldular ve uzun bir süre gittikten sonra nihayet yol’a ulaştılar. tom onlara bree’ye varana kadar durmamalarını, bree’de sıçrayan midilli adlı bir handa konaklayabileceklerini söyledi. hobbitler o gece bree’ye vardılar.
  20.  
  21. ıx – sıçrayan midilli hanında - bree, insanlarla hobbitlerin, huzur içinde, bir arada yaşadıkları yerleşim yerlerinden biriydi. hobbitler köye girince doğruca hana yöneldiler. orada onları hanın sahibi arpadam kaymakpürüzü karşıladı. kendilerini tanıtıp, handa oda istediler. frodo bree’de tepedibi adını kullanmayı seçmişti. güzel bir akşam yemeğinden sonra, frodo, sam ve pippin birçok konuğun toplandığı hanın büyük salonuna geçti. merry onlarla gitmemişti. bir süre konuşmaları dinledikten sonra hobbitler de sohbete katıldılar. frodo ise, kuytu bir köşede oturan ve kendisine “yolgezer” denilen esrarengiz bir yabancı ile konuşuyordu. bir süre sonra pippin bilbo’nun veda partisini anlatmaya başladı. onun kaçışlarından veya yüzük’ten bahsetmesinden korkan frodo, dikkatleri dağıtmak için masanın üstüne çıkıp bir şarkı söyledi. şarkısının sonunda içkinin de etkisiyle yere yuvarlanırken yüzük parmağına geçiverdi ve frodo birden kayboldu. bu, handakiler arasında çok büyük bir şaşkınlık ve korkuya neden oldu. masaların arasından emekleyerek geçip yolgezer’in yanına oturduğuna ilişkin anlattığı hikayeye ise kimse inanmış görünmüyordu. bu arada yolgezer onun hikayesine inanmamakla kalmamış, buna yüzük’ün sebep olduğunu bildiğini ima etmişti. ayrıca frodo’nun gerçek adını da biliyordu ve onunla bu gece özel olarak konuşmak istiyordu. aynı şekilde bay kaymakpürüzü de ona söylemesi gereken birşey olduğunu hatırlamış ve konuşmak istediğini bildirmişti.
  22.  
  23. x - yolgezer - hobbitler oturma odalarına geçtiklerinde yolgezer’in de onlarla birlikte gelmiş olduğunu farkettiler. gezgin adam onların meselesi hakkında çok şey biliyor gibiydi ve ayrıkvadi’ye giden yolda onlara rehberlik yapmak istiyordu. hobbitler kararsız kalmışlardı. bir yandan yolgezer’in onları başta kara süvariler olmak üzere, tehlikelere karşı uyarmış olmasına güveniyor, bir yandan da bu işle ne gibi bir ilgisi olacağı konusunda kuşku duyuyorlardı. görüntüsü onlara hiç de güvenilir gelmemişti. bu arada bay kaymakpürüzü geldi ve aslında üç ay önce frodo’ya yollaması gereken, ama bir türlü fırsat bulup gönderemediği bir mektup getirdi. mektup gandalf’tandı ve planlanandan daha erken yola çıkmaları gerektiğini yazıyordu. bu arada karşılarına yolgezer diye bir kolcu’nun çıkabileceğini, o’nun kendisinin dostu aragorn olduğunu ve yardım edeceğini de eklemişti. yüzük’ü kullanmaması konusunda bir uyarı yapmayı da ihmal etmemişti. mektuba ve yolgezer’in samimiyetine inanarak frodo onun kendilerine rehberlik etmesi konusunda kararını verdi. tam bu sırada merry nefes nefese odaya daldı ve kara süvariler’i bree’de gördüğünü, hatta onlardan birini yol’daki son eve kadar izlediğini anlattı. o ev, frodo’nun hanın salonunda “kaybolması”ndan sonra, hiç de güvenilir gözükmeyen bir güneyli ile birlikte handan sessizce ayrılan bill eyrelti’nin eviydi. bill ve güneyli süvariler’in casusu olmalıydılar. yolgezer, bu şartlar altında hobbitlerin odalarında yatmamalarını önerdi ve geceyi birlikte geçirdiler.
  24.  
  25. xı – karanlıkta bir bıçak - aynı gece kara süvariler frodo’nun çukurçay’daki evine baskın düzenlediler. tombiş toluk canını zor kurtardı. frodo’yu evde bulamayan süvariler atlarını aceleyle bree’ye doğru sürmeye başladılar. hobbitler sabah uyandıklarında “esas” odalarına zorla girilmiş ve herşeyin paramparça edilmiş olduğunu gördüler. üstüne üstlük handa bağlı tüm at ve midilliler de salıverilmişti. üç saat sonra bill eyrelti’den çelimsiz bir midilliyi, hem de üç katı bir fiyata, satın almak zorunda kaldılar. taşıyabilecekleri kadar erzağı da yüklenip, ayrıkvadi’ye doğru yola çıktılar. önce yol’u izlediler ve daha sonra kendilerini fırtınabaşı tepesi’ne götürecek olan yaban yollara yöneldiler. bataklıklardan ve eziyetli patikalardan geçtiler. fırtınabaşı tepesi’ne vardıklarında bree’den yola çıkalı bir hafta olmuştu. tepeden geniş bir alan göz alabildiğine görülebiliyordu. yolgezer, frodo ve merry’yi yanına alıp, pippin ile sam’i yamaçta korunaklı bir çukurda bırakarak tepeye tırmandı. tepede sanki büyük bir ateş yakılmışçasına otlar kavrulmuştu. bir taşın üzerinde de gandalf’ın üç gün önce orda olduğu anlamına gelebilecek işaretler buldular ama emin değillerdi. frodo çevreyi incelerken, beş kara noktanın dağın eteklerine yaklaşmakta olduklarını gördü. o geceyi yamaçtaki çukurun içinde geçirirlerken, yolgezer hobbitlere beren ile tinuviel’in öyküsünü anlattı. öykü bittiğinde, ay da gökyüzünde yükselmeye başlamıştı. birden herkesin içinde bir dehşet duygusu ve tehlike hissi belirdi. kara süvariler çukura yaklaşıyorlardı. frodo karşı konulmaz bir arzuyla yüzük’ü parmağına taktı. o anda siluetleri çok net bir biçimde görmeye başladı. beş taneydiler, kapkara cüppeleri vardı ve beyaz yüzlerinde gözleri adeta yanıyordu. onlar da frodo’yu görebiliyorlardı. içlerinden bir tanesi, miğferinde taç olan, frodo’ya doğru bir hamle yaptı. frodo elbereth’in adını haykırarak ona kılıcını saplarken, aynı anda sol omzunda buz gibi bir acı hissetti. kendinden geçmeden önce yüzük’ü çıkarıp, avucunda sıkı sıkı tuttu.
  26.  
  27. xıı – nehir geçidine kaçış - frodo’nun yarası omzundaydı ve yolgezer onu iyileştirmek için elinden geleni yaptı. frodo’nun verdiği zarar ise, korkunç kral’ın pelerinin yırtılmasından fazlasına sebep olmamıştı. yolgezer athelas otunun da yardımıyla frodo’nun yola devam edebilecek kadar iyi hissetmesini sağlamıştı. fakat esas tedavi ancak ayrıkvadi’de yapılabilirdi. önce vahşi bir araziden, sonra da buzlupınar nehri’nden geçtiler. tek umutları son köprü’nün tutulmamış olmasıydı, ki tutulmamıştı. hatta yolgezer köprüde, hayırlı bir işaret anlamına gelebilecek bir elf taşı bile buldu. köprüyü geçip kendilerini yine vahşi topraklara vurdular. uzun ve zahmetli geçen yolculukları yolgezer’i hem frodo’nun durumu, hem de azalan erzak yüzünden endişelendiriyordu. buralar bilbo’nun yıllar önceki meşhur macerası sırasında trollerle karşılaştığı yerlerdi. hatta yol’a çıkmak için bir patikadan inerken bilbo’nun taş kesilmiş trollerine de rastladılar. merry ve pippin’in onları canlı zannetmeleri grubun neşesini yerine getirdi. bir süre dinlendikten sonra, patikayı izlediler ve sonunda yol’a çıktılar. çıktıktan az bir zaman sonra da ayrıkvadi’den gönderilen elf beyi glorfindel’le karşılaştılar. onunla birlikte yol’da ilerlediler. nehir geçidi’ne yaklaştıklarında kara süvariler’in beş tanesi onlara yetişmişti. diğer dördü de geçit’te bekliyordu. frodo glorfindel’in atı üzerinde geçit’ten geçmeyi başardı. nehre atılan süvarileri, birdenbire coşan su önüne kattı. kıyıda kalan diğer atlılar ise geri çekildiler. frodo düştüğünü hissetti.
  28.  
  29. yüzük kardeşliği
  30. 2. kitap
  31.  
  32. bölümler:
  33. ı – nice buluşmalar - frodo uyandığında kendini ayrıkvadi’de buldu. üç günden beri yatıyordu. elrond onu tedavi etmişti ve kolu neredeyse tamamen iyileşmişti. üstelik gandalf da oradaydı. frodo’ya geçit’te ve su taşkını sırasında neler olduğunu anlattı. akşama kadar dinlenen frodo, nehir geçidi’ndeki zaferi kutlamak için verilen büyük davete katıldı. hobbitler şölenin şeref konuklarıydılar. frodo yemek boyunca birçok yeni yüzle karşılaştı: elrond, güzeller güzeli kızı arwen, bilbo’nun yolculuğunda ona eşlik eden cücelerden glóin –ki onunla yanyana oturduğu için uzun uzun sohbet de etti. şölen bitiminde ateş salonu’na geçildi. ve frodo orada gecenin kendisi için en güzel sürpriziyle, ayrılışından beri ayrıkvadi’de yaşamakta olan bilbo ile karşılaştı! o gece bilbo eärendil hakkında henüz yazmış olduğu bir şarkıyı söyledi. daha sonra elfler’i şarkıları ve öyküleriyle başbaşa bırakarak, frodo’yla birlikte odasına çekilip, maceralarını konuşmaya daldı.
  34.  
  35. ıı – elrond’un divanı - ertesi gün ayrıkvadi’de büyük divan toplandı. toplantının amacı sauron’un dünyayı saran karanlık gücüne karşı yapılması gerekenlere karar vermekti. divan’da elrond, gandalf, frodo, bilbo, glóin, oğlu gimli, glorfindel, aragorn, ayrıkvadi’den birçok elf ile kuzey kuyutorman elfleri’nin kralı thranduil’in oğlu legolas, gondor’un vekilharcı denethor’un oğlu boromir gibi uzaktan gelen yabancılar da bulunuyordu. glóin endişeyle, balin’in bir süre önce moria’ya gittiğini ama artık ondan haber alamadıklarını; onun yerine bilbo ve yüzük hakkında sorular soran mordor habercilerinin geldiklerini anlattı. sonra yüzük’ün tüm geçmişi, nasıl yapıldığı, kimlerin ellerinde dolaştığı ve sonunda bilbo’ya, ondan da frodo’ya geçişinin hikayesi anlatıldı. ayrıca kadim günlerde yaşanan çeşitli olaylara, kılıç bilmecesine, dünyanın içine sürüklenmekte olduğu karanlık kıyamete değinildi. gandalf da yazortasında başına gelenleri, ak saruman’ın onu hapsettiğini, ulu arifin artık içini hırs bürüdüğünü anlattı. divan’da yüzük’ün asla kullanılmaması gerektiği ama sauron’dan sonsuza dek uzak da tutulamayacağı konuşuldu. çünkü yüzük dünya üzerinde kaldığı sürece –ister gizli, ister ırak bir yerde- çok büyük bir tehlike arzediyordu. dolayısıyla yüzük’ün mordor’daki ateş dağı’na atılarak yok edilmesine karar verildi. sonunda bu görevi, kendisi de söylediklerine şaşarak, frodo kabul etti ve kararı elrond tarafından da onaylandı.
  36.  
  37. ııı – yüzük güneye gidiyor - hemen divan’ın ertesinde ayrıkvadi’den dört bir yana düşman’ın hizmetkarları hakkında bilgi toplamak üzere ulaklar gönderildi. haberciler iki ay sonra geri döndüklerinde ellerinde kayda değer bir bilgi yoktu. elrond frodo’nun yanında gitmesi için bir yüzük grubu oluşturdu. grupta frodo, sam, gandalf, yolgezer, legolas, gimli, boromir, merry ve pippin olacaktı. elendil’in kılıcı elf demirciler tarafından yeniden dövüldü. bilbo da yola çıkmadan önce kendi kılıcı sting’i ve cüce işi mithril zırhını frodo’ya verdi. grup aralık ayının sonuna doğru güneye doğru yola çıktı ve genellikle geceleri ilerleyerek dumanlı dağlar’ın batısından yol aldı. başlarının üzerinde birçok kuş uçuyordu ve bunların düşman’ın casusları olabileceği konusunda endişeleri vardı. grup caradhras’taki kızılboynuz geçidi’nden dumanlı dağlar’ı geçmeye çalıştı, fakat görünen o ki dağ onlardan nefret etmişti ve geçit vermemek için fırtınalar çıkartmış, her taraflarını karla kapatmıştı.
  38.  
  39. ıv – karanlıkta yolculuk - grup için, dağların öteki tarafına geçebilecekleri en kısa yol, eskiden cücelerin mekânı olan moria (cüce dilinde kahazad-dum) madenleri idi. fakat oralar şimdi terk edilmişti ve artık korkunç bir yer olarak bilinmekteydi. kararsız kalan grup o gece, sauron’un kurtları varglar’ın saldırısına uğrayınca tek yolun moria olduğu konusunda fikir birliğine vardılar. çünkü ilk saldırıyı geri püskürtmeyi başarmışlardı ama sonraki geceler ne olacağını bilemezlerdi. ertesi günün sonunda moria kapısı’na vardılar ve uzun uğraşlardan sonra gandalf kapıyı açacak parolayı buldu: mellon. tam içeri gireceklerken, kapılar’ın önündeki uğursuz görünüşlü gölden bilemedikleri bir yaratık, yılan gibi yıvışık kolunu uzatıp, frodo’yu suya çekmeye çalıştı. sam güçlükle efendisini kurtardı ve grup aceleyle içeriye kaçtı. moria’nın kapıları sadece dışarı doğru açılabiliyordu. grup’un artık tek seçeneği çıkış kapısını bulmaktı. iki gün boyunca zifiri karanlık maden tünellerinde yürüdüler. frodo’nun görünmeyen şeyler konusunda duyuları daha bir keskinleşmişti ve yürüyüşleri boyunca, sık sık uzaktan onları takip eden birşeyin ayak seslerini duyduğunu hissediyordu. üçüncü günün sabahında, epeyce bir yol gittikten sonra eskiden muhafız odası olarak kullanıldığını sandıkları bir alana vardılar. orası hava bacalarına yakın olduğu için sabah içerisi, gün ışığıyla az da olsa aydınlandı. ışığı izleyerek etrafı biraz araştırınca, bir oda buldular. burası balin’in mezar odasıydı.
  40.  
  41. v - khazad-dûm köprüsü - grup balin’in mezar odasında tarihi kayıtların tutulduğu bir defter bulmuştu. gandalf bir süre kayıtları inceledi ve balin’le arkadaşlarının hüzünlü maceralarının yanı sıra, mezar odasının moria içindeki konumunu da öğrendi. böylece dışarı çıkış yolunu bulmak daha kolay olacaktı. tekrar ilerlemeye hazırlandıklarında trollerle desteklenmiş çok büyük sayıda ork ve kara uruk’un saldırısına uğradılar. kendilerini bir süre kahramanca savundular ve saldırının bir anlık durmasından yararlanarak, odanın diğer kapısına yöneldiler. tam çıkacakları sırada orklar’ın dev lideri odaya daldı ve frodo’yu mızrağıyla yaraladı. ork reisini öldürdükten sonra grup doğu kapısından çıktı. gandalf birtakım büyüler kullanarak kapıyı kilitli tutmaya çalışırken, çok güçlü olduğunu düşündüğü bir başka yaratığın karşı büyüsüyle karşılaştı ve ikisinin güçlerinin etkisiyle tüm oda çöktü. geçişi kapatan bu olay sayesinde grup bir süre rahatladı ve kapılar’ın bulunduğu kata kadar inmeye başladı. o bölüme orklar ateşten bir tuzak kurmuşlardı ama grup onların planladığı gibi ana yoldan gelmeyince, tuzağı atlatmış oldu. izledikleri yol onları, cücelerin savunma amacıyla yapmış oldukları, altında derin bir uçurum olan dar bir köprüye, khazad-dûm köprüsü’ne ulaştırdı. grup köprüden geçmeye hazırlanırken, troller de kendi yaptıkları ateşten yarığın üstüne taş bloklar yerleştirerek arkalarından gelmekteydi. daha grup köprüyü geçemeden, dev bir insana benzeyen, elinde bir kılıç ve bir kamçı taşıyan gölgeler içinde korkunç bir yaratık, bir balrog belirdi. gandalf onunla köprünün üzerinde dövüşmeye başladı ve sonunda asasını vurarak köprüyü yıktı. balrog aşağıya düşerken, kamçısını gandalf’ın bacağına dolayıp, onu da kendisiyle birlikte uçuruma çekti. grubun diğer üyeleri koşarak moria’dan dışarıya çıktılar.
  42.  
  43. vı - lothlorien - moria’dan çıktıklarında herkes keder içindeydi. ayrılmadan önce, gimli ve frodo aynalıgöl’e bakmaya gittiler. moria kapıları’ndan biraz uzaklaştıktan sonra aragorn, sam ve frodo’nun yaralarını sardı. grup ilerlemeye devam etti ve lórien ormanına girerek, nimrodel nehri’nden geçti. kendilerine geceyi geçirecek bir yer ararlarken, lothlórien elfleri’nden üç muhafız onların ağaç platformlarda uyumalarına izin verdi. ağaçlarda uyumaları iyi oldu çünkü o gece orklar ormanda dolaştılar ve gollum da etrafta göründü. elrond’un grup’la ilgili mesajı lórien’e ulaşmış olduğu için onların lórien’den, üstelik gimli de yanlarında olduğu halde ama gözleri bağlı olarak ve iki muhafız eşliğinde, geçmelerine izin verildi. tüm bir gün yürüdüler. ertesi gün karşılaştıkları elfler ise galadhrim’in efendisi ve hanımı’ndan gözleri açık ilerleyebileceklerine ilişkin bir mesaj getirdiler. lórien eskiden olduğu gibi birçok kadim ve masalsı şeyin yaşandığı çok tuhaf ama çok da güzel bir yerdi. amroth’un yüksek evinin inşa edilmiş olduğu, yaz kış çiçeklerin açtığı çimenlik cerin amroth’a ulaştıklarında, frodo ağaç platforma çıkıp çevreyi gözledi. aragorn ise, orada yaşanmış başka bir zamanın hayalini görmekteydi.
  44.  
  45. vıı – galadriel’in aynası - grup galadhrim şehri’ne vardı. orada efendi celeborn ve galadriel hanım ile tanıştılar. onlara yolculuklarını ve moria’da gandalf’ın başına gelenleri anlattılar. sonra bir süre lórien’de kaldılar. bir akşam galadriel, frodo ve sam’i gizli bir bahçeye götürdü. gümüş bir tası bir kaynaktan akan suyla doldurarak sihirli bir ayna yaptı. onlara da eğer dilerlerse aynaya bakabileceklerini söyledi. fakat onları orada geçmişe, bugüne ya da geleceğe ilişkin şeyler görebilecekleri ama aynada gördüklerine dayanarak bir karar almalarının doğru olmayacağı konusunda uyardı. sam bir “elf sihiri” görecek olmanın heyecanıyla suya eğildi. önce frodo’yu gördü, sonra da shire’da birtakım tatsız şeyler olduğunu, bütün ağaçların kesildiğini ve babalığın evinin yıkıldığını. çok endişlenmişti ama görev bitene kadar efendisinin yanında kalmaya kararlıydı. sonra frodo da ayna’ya baktı. gandalf’ı –ya da ona benzettiği bir kişiyi- uzun beyaz bir cüppe içinde, bilbo’yu odasında dolaşırken, deniz’i, batı’dan gelen gemileri ve sauron’un gözü’nü gördü. frodo galadriel’in parmağında üç yüzük’ten biri olan nenya’yı farketti ve ona tek yüzük’ü vermeyi teklif etti. fakat galadriel, iradesinin de gücüyle, bu teklifi reddetti.
  46.  
  47. vııı – lorien’e veda - yüzük kardeşleri artık lórien’den ayrılıyor; ama henüz ne yöne gideceklerini bilemiyorlardı. elfler onlara ulu nehir’deki yolculuklarını kolaylaştıracak üç tane hafif kayık verdiler. ayrıca her birine birer elf pelerini ve broşu, elf ipleri ve lembas denilen, az miktarda yense bile kişiyi bütün gün tok ve güçlü tutan bir tür elf ekmeği verdiler. grup nehirde kayıklarla talim yaparken, kuğu biçiminde bir teknenin kendilerine yaklaştığını gördüler. celeborn ve galadriel veda etmeye gelmişlerdi. karaya çıkıp, hep birlikte şölen sofrasına oturdular. ayrılacakları zaman galadriel her grup üyesine bir armağan sundu: aragorn’a kılıcı anduril için bir kın ve yeşil elftaşlı gümüş bir broş, boromir’e altından bir kemer, merry ve pippin’e altın tokalı gümüş birer kemer, legolas’a elf saçıyla gerilmiş bir yay ve bir sadak ok, sam’e bir kutu lórien toprağı, frodo’ya, karanlıkta kaldığında yolunu aydınlatacak, içinde eärendil’in yıldızının ışığını taşıyan billur kristalden bir şişe hediye etti. gimli’ye bir armağan seçmemişti ama ne istediğini sorunca cüce, galadriel’in tek bir tel saçını, dağ ile orman arasındaki iyi niyetin bir göstergesi olarak ilerde torunlarına aktarmak üzere rica etti. sonunda grup lórien’den ayrılıp, anduin (ulu nehir) boyunca yoluna devam etti. bu masalsı diyardan ayrılmak hepsine çok zor gelmişti.
  48.  
  49. ıx – ulu nehir - grup elf kayıklarıyla birkaç gün boyunca ulu nehir’de güneye doğru ilerledi. gollum da bir ağaç kütüğünün üstünde onların peşinden geliyordu. bu hem gollum’un güvenilmez ve hain bir yaratık olması nedeniyle, hem de etrafta gezmesi kuvvetle muhtemel her tür düşmanın dikkatini çekeceği için çok tehlikeliydi. yükseklerde bir kartalın uçtuğuna dikkat eden grup, farkedilmemek için geceleri hareket etmeye karar verdi. yolculuklarının sekizinci gecesi ilerlerken sarn gebir’e çok yaklaştılar ve akıntıya kapılıp, şelaleye sürüklenmemek için kayıklarını döndürmeye çalışırlarken doğu kıyısı tarafından orklar’ın saldırısına uğradılar. başlarının üstünde uçan kara şekli legolas okuyla vurup düşürdü ve bu düşmanları durdurdu. grup batı kıyısında küçük sığ bir koyda mola verdi. sam’in yaptığı hesaba göre, lórien’de bir ay geçirmiş olduklarını hayretle farkettiler. bir yol bulmak için aragorn ve legolas kıyı boyunca ilerlediler ve ivinti yeri’nin başlangıcında eski bir keçiyolunu keşfettiler. kayık ve yüklerini bu nakliyat yoluna taşıyıp, ertesi sabah tekrar nehirde gitmeye başladılar. bir süre sonra, kralların sütunları argonath’ın arasından geçtiler. bunlar çok uzun zaman önce númenóreanlar tarafından yapılan ısildur ve anárion’un dev heykelleriydiler. rauros şelalelerine geldiklerinde, karar vermeleri gerekiyordu: ya doğuya mordor’a gidecekler, ya da güneye minas tirith’e yöneleceklerdi.
  50.  
  51. x – kardeşlik dağılıyor - grup geceyi nehir’in batı kıyısında, tol brandir’in gölgesi altındaki parth galen çimenliğinde geçirdi. frodo’nun kılıcı sting cılız bir ışıkla da olsa parıldamaktaydı. ertesi gün, yolculuklarının geri kalan kısmı konusunda bir karara varacaklardı. seçim frodo’nundu, çünkü yüzük taşıyıcısı’nın yönünü ancak yüzük taşıyıcısı’nın kendisi tayin edebilirdi. frodo yalnız başına kalırsa daha rahat karara varabileceğini söyleyerek, bir saat düşünme süresi istedi. sonra da amon hen’e doğru tırmanmaya başladı. bu arada boromir de grup’un yanından uzaklaşmıştı. frodo’yu dağın tepesinde buldu ve onunla konuşmaya başladı. yüzük’ü atmamasını, minas tirith’in kurtuluşu için ona vermesini isteyerek, zorla almaya çalıştığı sırada frodo yüzük’ü parmağına geçirip, amon hen’in zirvesine çıktı. orada etrafa baktı ve göz’ün kendisini aradığını hissetti. yüzük’ü parmağından çıkardı. artık yapması gerekene karar vermişti.
  52.  
  53. iki kule
  54. 3. kitap
  55.  
  56. bölümler:
  57. ı – boromir’in ayrılışı - aragorn frodo’nun ayak izlerini takip ederek amon hen’in zirvesine tırmandı. etrafı gözlerken aşağıdan, nehir’in batı yakasındaki ormanlık araziden gelen vahşi ork çığlıklarını ve onların arasından boromir’in savaş borusunun öttüğünü duydu. hemen boromir’e yardım etmek için harekete geçti. boromir’in yanına ulaştığında çok geç kalmıştı. ölmek üzere olan boromir nasıl kendini kaybedip frodo’ya saldırdığını, sonra orkların geldiğini ve merry ile pippin’i esir aldıklarını anlattı. ölmeden önce de aragorn’dan minas tirith’e gidip halkını kurtarmasını istedi. aragorn kendini yalnız ve çaresiz hissediyordu. az sonra gimli ve legolas da geldi. hep birlikte boromir’i, silahları ve borusunu da yanına koyarak, bir kayığa yerleştirdiler ve kayığı ulu nehir üzerinden rauros şelaleleri’ne yolladılar. bu arada elf kayıklarından birinin eksik olduğunu; sam’le frodo’nun eşyalarının da gitmiş olduğunu görünce, ikisinin nehre açıldıklarına ve mordor’a doğru yola koyulduklarına kanaat getirdiler. aragorn seçimini yaptı ve esir hobbitleri kurtarmaya karar verdi. çünkü yüzük taşıyıcısı’nın kaderi artık onların elinde değildi. buna karşılık orklar’ın peşine düşüp merry ve pippin’i kurtarabilirlerdi. orklar’ın arayı epeyce açmış olmasına rağmen, büyük bir hızla parth galen’den ayrılıp, yola çıktılar.
  58.  
  59. ıı – rohan süvarileri - aragorn, gimli ve legolas, üç gün boyunca neredeyse durup dinlenmeden, rohan topraklarında takibe devam ettiler. orklar tahminlerinden de az dinleniyor ve her geçen gün arayı açıyorlardı. izleri takip ederken aragorn yerde, galadriel’in hobbitlere verdiği yaprak biçimli broşlardan birini buldu. bu grup’a ümit aşılayan bir gelişmeydi. dördüncü gün bir grup rohan süvarisi’ne rastladılar. birlik, rohan kralı théoden’in yeğeni, rohan’ın üçüncü başkumandanı éomer tarafından yönetiliyordu. aragorn onlara yol arkadaşlarını esir alan orkları takip ettiklerini ve amaçlarının hobbit dostlarını kurtarmak olduğunu açıkladı. éomer de iki gün önce bir ork grubuna saldırdıklarını, hepsini öldürmelerine rağmen tarif ettikleri “buçukluklar”a rastlamadıklarını söyledi. éomer aragorn’un, saruman ve yakında çıkacak büyük savaşla ilgili anlattıklarından ve üçünün bu kadar kısa zamanda katettiği yoldan çok etkilenmişti. onlara saruman’ın bir ordu oluşturduğunu ve sınırlarını tehdit ettiğini söyledi. aragorn’dan görevi tamamlandığında tekev’e gelip kralıyla konuşması sözünü aldıktan sonra, rohan’dan özgürce geçmelerine izin verdi. ayrıca aragorn ve legolas’a birer de at tahsis etti. aragorn, gimli ve legolas takibe devam ettiler. gimli, legolas’ın atına binmişti. aynı günün akşamı fangorn ormanı kıyısına, savaşın olduğu alana ulaştılar. fakat ne merry’den ne de pippin’den hiçbir iz bulamadılar. geceyi fangorn kıyısında geçirmeye karar verdiler. o gece beyazlara bürünmüş, saruman olduğunu tahmin ettikleri, yaşlı bir adam gördüler ve sonra da atlarının kaçtığını farkettiler.
  60.  
  61. ııı - uruk-hai - bu arada orklar, merry ve pippin’le birlikte yola devam ediyorlardı. grup çeşitli ork türlerinden oluşuyordu: dumanlı dağlar’dan gelen küçükler, grishnákh önderliğindeki mordor orkları ve ısengard’dan gelen, uglúk adlı bir komutan tarafından yönetilen büyük bir grup uruk-hai. ilk mola yerinde esirlerin nereye götürüleceği konusunda orklar arasında anlaşmazlık çıktı. sonunda uglúk’un dediği oldu ve ısengard’a yöneldiler. aldıkları emir gereği hobbitlere zarar vermeyecek, üstlerini aramayacak ve onları canlı teslim edeceklerdi. yolun başlarında ikisini de sırtlarında taşıyorlardı. bir süre sonra kendi başlarına yürütmeye karar verdiler. ayakta durabilmeleri için tuhaf bir içecek veriyorlardı. merry’nin başındaki yarayı da ork yöntemleriyle tedavi ettiler. neredeyse hiç durmadan ilerliyorlardı. çimenlerle kaplı bir düzlüğe vardıklarında, sisten faydalanan pippin gruptan ayrılarak, çimenlerin üstüne yaprak biçimli broşunu bıraktı. arkadaşlarının onları takip etme ihtimaline karşılık bir iz bırakmak istemişti. fangorn ormanı yakınlarında, bir bölük rohan süvarisi orkları çembere aldı; gece ateş yakıp, gün doğumunu beklemeye başladılar. orklar süvariler yüzünden panik içindeyken, fırsattan yararlanan grishnákh merry ve pippin’i aradı ve yüzük’ü ele geçirmek için hobbitlerle birlikte kaçmaya çalışırken, rohan süvarileri tarafından öldürüldü. hobbitlerin yokluğu farkedilmiş, orklar arasında karışıklık çıkmıştı. tam bu sırada ormandan gelen orklar (mauhúr)’ın sesi duyuldu. rohan süvarileri saldırıları geri püskürttü. merry ve pippin, hâlâ yerde yatıyorlardı. karanlıkta farkedilmediklerini anlayınca, iplerinden kurtulup, ormanın içlerine daldılar. güneş doğduğunda ise süvariler ork kampına saldırıp, tüm orkları kılıçtan geçirdiler.
  62.  
  63. ıv - ağaçsakal - merry ve pippin ormanın içlerine doğru ilerlediler ve yüksekçe bir tepede durumlarının muhasebesini yaparken, bir ent olan ağaçsakal ile tanıştılar. entler garip varlıklardı; görünüşleri tıpkı ağaca benziyordu. uzun boylu ve oldukça yaşlılardı. çok ağır ve sakin konuşuyorlardı. acele etmekten hazzetmiyorlardı. ama ağaçsakal hobbitlerden hoşlanmıştı. onları alıp evine götürdü. merry ve pippin ona yolculuklarını, shire’dan ayrıldıklarından beri başlarından geçenleri, orklar’a nasıl esir düştüklerini anlattılar. fakat yüzük’ten hiç bahsetmediler. ağçsakal da onlara entler’i, tarihlerini, enthanımları’nı ve onları ne kadar özlediklerini anlattı. bu arada sezgilerinden de bahsetti. saruman, entler’i tehdit ediyordu. emrindeki, güneşe dayanıklı orklar ormanları kesip, tahrip ediyorlardı. ağaçsakal birden, artık birşeyler yapma zamanının geldiğine karar verdi ve ertesi gün entmeclisi’ni topladı. entler pek aceleci bir ırk olmadığı için, meclis’in bir karara varması pek uzun sürdü. bu arada hobbitler genç sayılan tezmertek adlı bir ent’le arkadaşlık ediyorlardı. nihayet ısengard’a saldırmak konusunda meclis üyeleri fikir birliğine vardı. ısengard, ortasında saruman’ın meskeni orthanc kulesi’nin bulunduğu, etrafı çember şeklinde kayalarla çevrilmiş bir alandı. ağaçsakal hobbitleri de yanına alarak, diğer entler’le birlikte ısengard’a doğru yürümeye başladı.
  64.  
  65. v – ak süvari - aragorn, gimli ve legolas ertesi gün rohan süvarileriyle orklar’ın çarpıştığı yeri daha ayrıntılı incelediler ve bir mallorn yaprağı ile lembas kırıntıları buldular. aragorn izleri okuyarak hobbitlerin ormana girmiş olduklarını anladı. üçü birden fangorn’un içlerine doğru ilerlediler ve sonunda hobbitlerin ağaçsakal’la karşılaştıkları tepeye vardılar. tepede, önce saruman zannettikleri, beyazlar içindeki bir yaşlı adama rastladılar. ilk başta ona kuşkuyla yaklaştılar, fakat sonra büyük bir sevinç içinde onun gandalf olduğunu gördüler. arif, balrog’la yaptığı savaştan eskisinden de güçlü olarak çıkmıştı ve artık beyazlara bürünmüş bir şekilde dolaşıyordu. aragorn’dan yolculuklarının hikayesini dinledi ve onlara saruman’ın hainliğini, karanlıklar efendisi’nin minas tirith’e saldırmaya hazırlandığını, merry ile pippin’in durumunu, entlerin ısengard’a ilerlediklerini anlattı. onların yapmaları gerekenin de, savaşa hazırlanan rohan’a gitmek olduğunu söyleyerek, atı gölgeyele’yi çağırdı. gölgeyele, aragorn’la legolas’ın atları da beraberinde olduğu halde, çıkageldi. hep birlikte rohan kralı théoden’in mekanına, edoras’a doğru yola çıktılar.
  66.  
  67. vı – altın konak’ın kralı - grup hızla yol aldı ve sonunda kral théoden’in sarayı altın konak’a vardı. başlangıçta çok iyi karşılanmadılar; hatta kralla görüşmeden önce silahlarını kapının dışında bırakmaları gerekti. théoden, danışmanı gríma’nın (solucandil de derlerdi ona) etkisi altındaydı. o yüzden gandalf’ın her zaman kötü haberler getirdiğine, onun bir felaket tellalı olduğuna inanıyordu. gandalf solucandil’i safdışı bırakarak kralı dışarıya, açık hava ve gün ışığına çıkardı. théoden birden solucandil’in karanlık sözlerinin kendisini güçsüz ve yaşlı hissettirdiğini farketti. gandalf’ın önerilerini dinleyerek askerlerinin ısengard’a savaşa gitmesi için emirler vermeye başladı. savaşa katılamayacak durumdakilerle, kadınlar ve çocuklar ise tepelerdeki dunharrow sığınağı’na çekileceklerdi. solucandil bunu doğru bulmadığını söyleyince, gandalf onun saruman’ın casusu olduğunu açıkladı. théoden de ona iki alternatif sundu: ya savaşa katılıp, sadakatini kanıtlayacak, ya da bir daha geri gelmemek üzere rohan’ı terk edecekti. böylece gríma oradan ayrıldı. yemekten sonra kral konuklarına zırh, miğfer, kalkan gibi savaş gereçleri, gandalf’a ise gölgeyele’yi hediye etti. ordu hazırlıklarını tamamladı. éomer’in kız kardeşi éowyn, kralın yokluğunda halkı yönetmek üzere vekil tayin edildi ve rohan ordusu, başlarında kral ile ak süvari gandalf olduğu halde, atlarını batı’ya doğru sürdü.
  68.  
  69. vıı – miğfer dibi - yolculuklarının ikinci günü, bir haberci ısen geçidi’nde savaşan askerlerin üstüne saruman’ın büyük bir güçle saldırdığını ve batıağıl komutanı erkenbrand’ın kalan adamlarıyla miğfer dibi’ndeki boruşehir’e çekildiği bilgisini getirdi. gandalf büyük bir hızla yönünü ısengard’a çevirdi ve diğerlerine de, dağların arasındaki geniş bir vadi olan miğfer dibi’ne devam etmelerini söyledi. ordu miğfer dibi’ne vardığında erkenbrand’ın henüz gelmediğini öğrendi ve hemen savunma için hazırlıklara başladı. geceyarısını henüz geçmişti ki, orklar ve dunland kırlarından vahşi adamlardan oluşan büyük bir ordunun saldırısına uğradılar. tüm güçleriyle karşı koymalarına, saldırıları kimi zaman geri püskürtmelerine rağmen, düşman çoğalarak gelmeye devam ediyordu. bunun üzerine herkes boruşehir kulesi’ne ve dip’in mağaralarına çekilmek zorunda kaldı. şafak sökerken kral théoden, miğfer’in büyük borusunu öttürerek cenge başladı ve ısengard ordusunu kapana kıstırdı. aynı anda gandalf ve yanında bin kadar piyadesi ile erkenbrand göründü. ordular orklar’ı ağaçlaşmış entler olan huornlar’ın oluşturduğu “orman”ın içine sürdü. hiçbir ork oradan bir daha canlı çıkamadı.
  70.  
  71. vııı – isengard’a giden yol - aynı günün akşamı gandalf, aragorn, gimli, legolas, théoden, éomer ve rohirrim ordusundan bir grup, atlarını ısengard’a doğru sürdüler. bu arada rohan’lıların ve batıağıl’lıların ölen askerleri için iki büyük höyük açıldı. ölü orklar ise, yakılamayacak kadar çok olduklarından orman kıyısına yığıldı. grup ilerlerken gimli legolas’a miğfer dibi’nin mağaralarının güzelliğini anlattı ve bir gün beraberce hem fangorn ormanı’nı, hem de mağaralar’ı görmeye karar verdiler. ent ormanı boyunca gittiler ve yakın zamanda ölen süvarilerin gömüldüğü bir höyüğe vardılar. gandalf önceki gece, dağılmış olan askerleri toplayıp, arkadaşlarını gömdürmüş ve sonra da onları tekev’in olduğu edoras’a göndermişti. gece yarısı huornlar orklar’la işlerini bitirip, fangorn ormanı vadilerine geri döndüler. sonunda saruman’ın uzun süredir ikametgahı olan ve şimdi entler tarafından yerle bir edilmiş ısengard halkası’na ulaştılar. daire şeklinde yarı el yapımı yarı doğal bu alanın ortasında, orthanc kulesi hâlâ tüm ihtişamıyla yükseliyordu. orthanc elf dilinde yılandişi dağı, eski yurt dilinde ise şeytani akıl anlamına gelen bir kelimeydi ve anlamı bile saruman’la ilgili kuşkuları körüklemeye yetiyordu. oraya ulaştıklarında kapılarda yiyecek, içecek ve pipo otuyla keyif çatan merry ve pippin’e rastladılar. onlardan aldığı bilgiyle gandalf ve théoden, ağaçsakal’ı bulmak için kuzey duvarına doğru ilerledi.
  72.  
  73. ıx – kıyıya vuran enkaz - aragorn, gimli ve legolas hobbitlerin yanında kalıp konuştular. aragorn onlara parth galen’de bırakmak zorunda kaldıkları küçük kılıçlarıyla, pippin’in broşunu verdi. hobbitler kaçırıldıklarından beri başlarından geçenleri, orklarla yaptıkları eziyetli yolculuğu, ormanda ağaçsakal’la karşılaşmalarını, entmeclisi’ni ve entler’in ısengard’a nasıl saldırdığını anlattılar. entler kapıları yıkmışlardı ama saruman’ı da kılpayı ellerinden kaçırmışlardı. sonra saruman birtakım büyüler yapmış ve bu onları daha da çılgına çevirmişti. entler ok veya baltalardan fazla etkilenmişe benzemiyorlardı. ama orthanc’a bir zarar verememişlerdi. saruman da kulenin içinde kapana kısılmıştı. huornlar ısengard’ı çepeçevre sarmış ve kaçan orklar’a geçit vermemişlerdi. entler de, içerde taş üstünde taş bırakmamışlardı. sonra bent ve barajlar oluşturup, ısen nehri’nin sularını ısengard’a yönlendirmişler ve böylece tüm gizli mağaralar sular altında kalınca, saruman’ın ateş büyüsü buhar olup uçmuştu. bu arada gandalf gelip, miğfer dibi’ndeki savaş için yardım istemiş ve bu işle huornlar görevlendirilmişlerdi. aynı gün gríma, théoden’in ulağı olduğunu söyleyerek ısengard’a varmıştı. daha önce gandalf tarafından solucandil konusunda uyarılan ağaçsakal, ona orthanc’a girmek veya orada kendisiyle birlikte kral théoden’i beklemek seçeneklerini sununca, solucandil çaresiz sele doğru yüzüp, kuleye gimişti. merry ve pippin de herşey kontrol altına alındığından beri hem kapıda gözcülük yapıyorlar, hem de sel sularının getirdiği fıçılarda buldukları güney toprakların mahsulü pipo otlarıyla keyif çatıyorlardı.
  74.  
  75. x – saruman’ın sesi - gandalf, théoden, éomer, aragorn, gimli ve legolas, saruman’la konuşmak için orthanc merdivenlerine gittiler. bu arada hobbitler ve rohan süvarileri daha geride bekliyorlardı. saruman kapısının üstündeki odanın balkonuna çıktı. önce théoden’le konuşmaya başladı. çok sakin, hipnotize edici bir ses tonu vardı ve sesi onu dinleyenleri kolayca etkisi altına alabiliyordu. krala rohan ile ısengard arasında barış teklif ederek, bunun büyük avantajlar getireceğini söyledi. sesi rohan süvarilerinin içlerini rahatlatmıştı ve başta théoden de ikna olmuş gibi görünüyordu. fakat sonra teklifi reddetti ve böyle bir barışın ancak saruman ve karanlıklar efendisi yenildiği takdirde mümkün olacağını söyledi. amacına ulaşamayan saruman bu kez gandalf’a döndü ve güçlerini birleştirerek beraberce dünyanın düzensizliğini iyileştirmeyi önerdi. arif de saruman’a, ya aşağıya gelip kendilerine katılmasını ya da orthanc’ta hapis kalmasını teklif etti. saruman çok hiddetlendi ve onlara katılmayı reddetti. bunun üzerine gandalf onun âsâsını kırdı ve onu arifler divanından azletti. süvariler, saruman’ın yenilgisini görmüş ve sesinin büyüsünden kurtulmuşlardı. orthanc’tan tam ayrılacakken solucandil’in yukardaki pencerelerden birinden, gandalf’a isabet ettirmek amacıyla attığı kristal bir küre, merdivenlerden yuvarlanarak yere düştü. pippin onu yerden alıp, gandalf’a verdi. bu ‘billur top’un çok önemli bir nesne olduğu belli idi. sonra grup, entler’le birlikte orada kalıp saruman’ın orthanc’tan kaçmasını önleyecek olan ağaçsakal’a veda etti ve yola çıkmak için hazırlandı.
  76.  
  77. xı - palantir - gandalf ve yol arkadaşları ile kral ve süvarileri edoras’a gitmekten vazgeçmiş ve atlarını miğfer dibi’ne sürmeye başlamışlardı. o gece vadinin bitimindeki geniş bir alanda kamp kurdular. pippin solucandil’in orthanc’tan fırlattığı zaman eline almış olduğu kristal küreyi çok merak ediyordu. küre garip bir biçimde onu çekiyordu. herkes uyuduktan sonra kalkıp, gizlice onu gandalf’ın kolunun altından aldı. içine bakma isteğine karşı koyamadı ve bir süre baktıktan sonra bir çığlık atarak bayıldı. kampta herkes uyanmış ve etrafına toplanmıştı. gandalf ona taşla ne yaptığını, içine bakınca ne gördüğünü sordu. pippin karanlık kule’yi, kule etrafında uçuşan dokuz tane yarasa gibi kuşu gördüğünü ve sauron tarafından sorguya çekildiğini söyledi. anlattıklarından sauron’un taşın hâlâ orthanc’ta bulunduğuna ve küçük hobbitin de saruman’ın esiri olarak kulede tutulduğuna inandığı anlaşılıyordu. sauron pippin’e, saruman’a kendisini almak için birini göndereceğini söylemesini emretmişti. gandalf bu taşın, eski dönemlerde kralların birbirinden uzaktayken haberleşmelerini sağlayan yedi palantír’den biri olduğunu söyledi. böylece saruman’ın karanlık efendi ile nasıl iletişim kurduğu da anlaşılmış oluyordu. gandalf taşı, hem saklaması hem de gerçek sahibi olduğu için elendil’in varisi aragorn’a sundu. bu olaydan sonra sauron’un zaman kaybetmeyeceğini düşündüklerinden hemen miğfer dibi’ne doğru ilerlemeye karar verdiler. tam bu sırada üstlerinden siyah bir gölge geçti. gölge, artık kanatlı korkunç yaratıklara binen nazgûller’den biri idi ve görünüşe göre nehri geçmiş, ısengard’a gidiyordu. gandalf diğerlerini uyarıp, vakit kaybetmeden yola koyulmalarını söyledi. kendisi de, pippin’i yanına alarak, minas tirith’e doğru gölgeyele’yi büyük bir hızla sürmeye başladı. artık tehlikeden değil, daha büyük bir tehlikeye doğru kaçıyorlardı.
  78.  
  79. iki kule
  80. 4. kitap
  81.  
  82. bölümler:
  83. ı – smeagol’ün ehlileştirilmesi - bu arada frodo ve sam, emyn muil’in yalçın tepeleri üzerinden yollarına devam etmeye çalışıyorlardı; fakat dik yamaçlar geçmelerine pek olanak vermiyordu. dördüncü günün sonunda geçiş yapabilecekleri bir yarık buldular. frodo aşağıya doğru inmeye başladığı sırada, yükseklerden korkunç bir çığlık sesi geldi. büyük ihtimalle bu, artık kanatlanmış olan nazgûller’den biriydi. sesi duyduğu zaman frodo dehşetten, biraz aşağıdaki düzlük bir yere kayıp düştü. sam, lorien elfleri’nin kendisine verdiği ipi kullanarak frodo’yu kurtardı. sonra ikisi de ipin yardımıyla aşağı indiler. peşlerinde olduğunu tahmin ettikleri gollum’a çok net bir işaret olacağı için ipi orada bırakmak istemiyorlardı. ne yapacaklarını tartışırlarken, ip bir şekilde bağlandığı yerden çözülüp, düştü. geceyi rastladıkları bir kayanın dibinde geçirmeye karar verdiler. az sonra gollum yakınlarındaki bir yamaçtan aşağı inmeye başladı. bir örümcek gibi çevik ve sinsi bir biçimde uçurumun dibine yaklaştı ama son adımda, tutunacak yer bulamayıp düştü. sam onun düşüşünden faydalanıp, üzerine atıldı ama gollum ani bir hareketle kollarını sam’e dolayıp, omzunu ısırdı. neyse ki frodo yardımına yetişti ve gollum’u etkisiz hale getirdi. gandalf’ın öğüdünü dinleyen frodo, gollum’u öldürmekten vazgeçti. hatta onu, mordor’a giden yolda onlara yol göstemeye ikna bile etti. fakat kısa bir süre sonra gollum kaçmaya çalıştı. frodo ve sam onu yakalayıp, elf ipiyle bağladılar. ipi elfler bükmüş olduğundan gollum’a çok acı veriyordu. ipi çözmeleri karşılığında gollum, bir daha kaçmaya yeltenmeyeceğine yüzük üzerine yemin etti. böylece onu çözdüler ve ay yükselirken, üçü birlikte dere yatağı boyunca, bataklıklara doğru ilerlemeye başladılar.
  84.  
  85. ıı – bataklıklardan geçiş - gollum’un rehberliğindeki hobbitler, mordor’un kara kapılar’ına doğru ağır ağır yol alıyorlardı. orklar’ın cirit attığı açık araziden gitmeleri tehlikeli olacağı için, gollum onları bataklıktan geçen ve az bilinen bir yoldan götürecekti. dere yatağının bitimine ulaştılar ve ikinci çağ’ın sonundaki nihai ittifak’ta, karanlıklar efendisi ile yapılan savaşta ölmüş olan askerlerin gömüldüğü ölü bataklıklar’dan geçmeye başladılar. gece inerken garip ışıkların yandığı bu uğursuz arazide, bataklığın dibinde yatan ölülerin yüzleri de seçilebiliyordu. gollum onlara ışıklara ve ölü yüzler’e bakmamalarını tembihledi. bataklığın sonlarına doğru üzerlerinden uçan bir nazgûl, gollum’u dehşete düşürdü. yüzüktayfları belki de yüzük’ün varlığını ve yaklaştığını hissediyorlardı. bu arada mordor’a yaklaştıkça yüzük frodo’ya daha da ağır gelmeye başlamıştı. kara ülke’yi çevreleyen dağlara, mordor’un önünde uzanan terkedilmiş, boş topraklara vardıklarında gollum’la yola çıkışlarının beşinci günüydü. herşeyin çürüdüğü, hiçbir canlının hayat bulamayacağı o ıssız ve virane topraklar morallerini bozmuştu. zar zor bulabildikleri bir çukurda günü geçirirlerken sam, gollum’un içinde iki farklı kişiliğin hakimiyeti ele geçirmek için savaştığını farketti: iyi kalpli sméagol ile kötü kalpli gollum. yüzük’ü ele geçirmekle ilgili bu iç hesaplaşmada gollum diğerine üstünlük sağlıyor gibiydi. karanlık çökmeye başladığında kapı’ya doğru ilerlediler. nazgûl üç kez üzerlerinden geçti. gollum korkup, geri dönmek için yalvardıysa da, frodo’nun kesin talimatıyla onlarla birlikte ilerlemek zorunda kaldı.
  86.  
  87. ııı – kara kapı kapalı - ertesi gün sona ermeden grup mordor’un kara kapısı’na varmıştı. kapı, iki kenarında yükselen kuleler olan mordor’un dişleri ile korunuyordu. bunlar uzun zaman önce gondor’lu insanlar tarafından yapılan ama daha sonra sauron’un güçlerince istila edilmiş olan iki yüksek kuleydi. sauron’un geleceğini bilmediği veya giriş için gereken parolayı söyleyemeyen hiç kimse kapılar’dan geçip, mordor’a giremezdi. hobbitler kapı’dan geçemeyeceklerini anlamış, ümitsizlik içinde bekliyorlardı. bu arada bir sürü savaşçı, çok büyük bir ork ordusu, kapıya giden yollarda ilerlemekteydi. doğudan ve batı’dan gelen sayısız ordu da mordor’a giriyordu. birden gollum, eğer frodo doğrudan kara kapı’dan geçecek olursa “kıymetlisi”ni tamamen yitireceği korkusuyla daha önce kullanmış olduğu başka bir yol önerdi. tarifine göre, önce güneye, terkedilmiş şehir minas ıthil’e kadar gidecek, daha sonra da cirith ungol geçidine ulaşacaklardı. gerçi yüksekteki bu geçit hakkında korkunç söylentiler vardı ama hobbitler bundan habersizdiler. gollum’a göre o yolda dikkat çekmeden ilerleme şansları daha fazlaydı ve karanlık efendi göz’ünü öncelikle ulu nehir boyuna diktiği için, eski hisar çevresi çok da iyi korunuyor olamazdı. gollum mordor’dan “kaçış”ı sırasında o yolu kullanmıştı ama anlattıklarından bu kaçışın sauron tarafından bilindiği, hatta bilhassa tertiplendiği çıkarılabilirdi. frodo, ufak bir tereddütten sonra, bu planı kabul etti.
  88.  
  89. ıv – baharatlar ve tavşan yahnisi - güneye doğru, mümkün olduğunca hızla ilerleyerek, ıthilien’e ulaştılar. buranın ılıman bir iklimi ve ağaçlar ile çeşitli otlardan oluşan bir bitki örtüsü vardı. anlaşılan sauron bölgeyi yeni zaptetmiş ve henüz harap edememişti. günü geçirmek için, eğreltiotlarının oluşturduğu bir yarığa yerleştiler. sam artık erzakları konusunda ciddi endişeler duymaktaydı. yiyecek olarak sadece lembas kalmıştı, o da onlar orodruin’e varana kadar zar zor yetecek gibiydi. ayrıca günlerdir sıcak bir ev yemeğinin hayalini kuruyordu. sonunda kendisine yiyecek aramaya çıkan gollum’dan hobbitlere uygun birşeyler avlamasını istedi. gollum da az sonra bir çift yavru tavşanla geri döndü. sam hemen oracıkta bir tavşan yahnisi yaptı. üstelik shire’dan beri sırtında taşıdığı kap kacağının işe yaramasından da çok memnun gözüküyordu. yemeklerini bitirdikten sonra, sam kapları yıkamaya gittiğinde ateşi söndürmeyi unuttuğunu farketti. tam bu sırada ateşten çıkan dumanları ve yahninin kokusunu alan dört gondor’lu asker, hobbitlerin çevresini sardı. askerlerden biri minas tirirth’li komutan faramir’di. frodo yolculuklarıyla ilgili birkaç şey söyledi, boromir’den ve onun ayrıkvadi’ye getirdiği bilmeceden bahsetti. faramir bununla çok ilgilendi ve hobbitlerin yolculukları hakkında doğruyu söylediklerine ikna oldu. fakat önce karanlık efendi’nin hizmetine geçen ve mordor’a doğru ilerleyen bir grup harad’lı insanı pusuya düşürmesi gerektiğinden, iki adamını onların yanında bırakarak savaşmaya gitti. frodo ve sam muhafızlarla konuşurken, uzaktan boruların ve çarpışamanın sesleri duyuldu. saklandığı yerden savaşı izleyen sam, o anda eski shire tekerlemelerinde adı geçen ama hayatında hiç görmediği bir yaratıkla, bir ev kadar büyük, gri renkli bir hayvanla, karşılaştı: bir fül idi bu.
  90.  
  91. v – batı’daki pencere - akşamüstü faramir, sağ kalan adamlarıyla birlikte geri döndü ve frodo’yu bir süre sorguya çekti. o, boromir’in kardeşiydi ve frodo’nun anlattığı hikayedeki bazı eksik noktalar onu şüphelendirmişti. çünkü boromir’in cesedinin içinde yattığı bir kayığı ulu nehir’de görmüştü. ama borusu kayığın içinde değildi. faramir ayrıca boromir’in belindeki zarif kemeri de farketmişti. aradan bir zaman geçtikten sonra ise boru iki parça halinde kıyılara vurmuştu. bu bilmece gibi gelişmeler sonunda faramir, frodo ve sam’in kendisiyle gelmesine karar verdi ve onları gizli sığınaklarına götürdü. yol boyunca da kâh ısildur’un felaketinden, kâh boromir’den, kâh düşlediği gelecekten bahsetti. frodo’nun birşeyi gizlediğini anlıyor ama onu zorlamak istemiyor gibiydi. sığınağa giden yolun son kısmında hobbitlerin gözlerini bağladılar. gözlerini açtıklarında batı’ya bakan bir kapı eşiğinin önündeydiler. kapı, ince bir perde gibi görünen minik bir şelalenin ardındaki mağaraya açılıyordu. hobbitler orada uzun bir aradan sonra mükellef bir ziyafet çektiler. yemeğin ardından faramir onları mağarının gerisinde bir girintiye götürerek, konuşmaya devam etti. her zaman kazanmak isteyen ve çok güçlü bir savaşçı olan boromir’in aksine faramir savaştan çok hoşlanmayan, eski öykü ve geleneklere, özellikle de elflere ilgi duyan, bilgece bir adamdı. onlarla uzun uzun konuştu; minas tirith’i ve geçirdiği savaşları, gondor’un tarihini, rohirrimler’le yapılan işbirliğini, savaşlarla güçlendiklerini ama irfanlarının gelişemediğini anlattı. frodo da ona yüzük kardeşliği’nin yolculuğundan, atlattıkları badirelerden -yüzük meselesinden kaçınarak- bahsetti. konu elflere ve lórien’e geldiğinde, sam yüzük’ü ağzından kaçırıverdi. frodo ve sam korku içinde beklerken, faramir sözünün eri bir kişi olduğunu gösterdi ve yüzük’ü değil almak, görmek için bile bir girişimde bulunmadı.
  92.  
  93. vı – yasak havuz - gecenin ilerleyen saatlerinde gollum sığınağın yakınlarındaki havuzda görüldü. oranın gizli bir yer olduğunu bilmeden ve başına gelebileceklerden habersiz, balık avlıyordu. gondor’un kurallarına göre mağaralara izinsiz yaklaşan kişinin cezası ölümdü ama faramir frodo’yu uyandırıp, onun fikrini almayı tercih etti. frodo bu yaratığı tanıdığını ve onu kendilerine yol gösterdiğini açıklayıp, onu öldürmemelerini istedi. faramir onun özgürce arazide dolaşmasını istemiyordu; o yüzden frodo gidip, onu yanına çağırdı. tam bu sırada muhafızlar gollum’u yakalayıp, gözlerini bağladılar ve mağaraya getirdiler. faramir onu sorguladı ve bir daha mağaralara hiç gelmeyeceğine dair yemin etmesini istedi. sonra frodo ve beraberindekilerin gondor’da bir yıl bir gün süreyle serbestçe dolaşmasına izin verdi. gollum’un içindeki kötülüğün artmakta olduğunu hissederek, bunu frodo’ya söyledi. ayrıca cirith ungol’a gideceklerini öğrenince de, oranın lanetli ve tehlikeli bir yer olduğu, çok dikkat etmeleri gerektiği konusunda onları uyardı.
  94.  
  95. vıı – kavşağa yolculuk - sabah, kahvaltıdan sonra faramir hobbitlerin her birine, bulma ve geri dönme erdemleri olan kalın birer değnek ve bir miktar erzak verdi. sonra gollum’u da yanlarına alarak, faramir önlerinde olduğu halde, sığınaktan ayrıldılar. iki gün ıthilien ormanı içinden güneye doğru ilerlediler ve minas ıthil’den osgiliath’a giden yolun kalıntılarına ulaştılar. gollum daha hızlı gitmekte acele ediyordu, içinde bulundukları tehlikeden dolayı gergindi. çok az dinlenerek osgiliath’dan, kuzey-güney yoluyla kesişen kavşak’a doğru doğuya döndüler. ertesi gün mordor’dan bir karanlık yayılmaya başladı. adeta gün doğmadı ve sanki hep şafak sökermiş gibi bir alacakaranlık kapladı ortalığı. bu arada uzaktan gök gürültüsü veya davul gümbürtüsüne benzer sesler duymaya başlamışlardı. sonunda kavşak’a vardıklarında, büyük bir kral heykelinin, vahşi ellerce tahrip edilmiş olmasına rağmen, hâlâ orada durduğunu gördüler. güneş bulutla kapanmadan önce, koparılıp yere atılmış olan kralın başı çevresindeki otlar, güneşin ışınlarıyla bir taç gibi parıldadılar ve bu görüntü frodo’ya yeni bir umut aşıladı.
  96.  
  97. vııı - cirith ungol’un merdivenleri - yolcular, karanlıklar içindeki minas morgul kentini geçtiler. frodo yüzük’ün kendisini oraya doğru çektiğini hissetti ve ancak sam’in sayesinde bu isteğe karşı koyabildi. fakat yüzük gittikçe ağırlaşıyordu ve frodo bu yükün altında eziliyordu. tam tekrar yola koyulacaklarken şehrin kapıları açıldı. içinden yüzüktayfları’nın komutanı tarafından bizzat yönetilen ve gondor’a doğru ilerleyen devasa bir ordu çıktı. frodo, yüzük’ü takmamak için büyük bir irade savaşı verdi. sonunda ordunun tamamı köprüyü geçtiğinde onlar da uzun ve dik merdivenleri tırmanmaya başladılar. onu daha uzun ama daha az dik olan başka merdivenler izledi. yüksekte, yönelmekte oldukları geçidi ve geçitteki gözetleme kulesini farkettiler. devam etmeden önce biraz dinlenmeye karar verdiler ve kuytu bir yere oturdular. frodo ve sam konuşurken gollum uzaklaşmıştı. sonra ikisi de uyuyakaldılar. sam uyandığında gollum frodo’nun üstüne doğru eğilmişti. o anda kötü bir niyeti olmamasına rağmen sam gollum’a hiç güvenmiyordu. hemen frodo’yu uyandırdı. frodo gollum’a, anlaşmanın sonuna geldiklerini ve isterse özgür olduğunu söyledi. çünkü bundan sonrasını sam’le birlikte gidebileceklerdi. ama gollum kendisi olmadan geçidin tepesine ulaşamayacaklarına onları ikna etti ve üçü tekrar yola koyuldular.
  98.  
  99. ıx - shelob'un ini - gündüz mü gece mi olduğunu anlayamadıkları bir havada yola devam ettiler. kısa bir süre sonra, büyük bir dağ duvarına rast geldiler. duvarın dibinde bir mağaranın ağzı vardı. ardındaki tünelden çok iğrenç bir koku geliyordu. nerdeyse moria’dan da karanlık olan geçidin içine doğru ilerlediler. tünel çok uzundu ve arada sırada yan yollara açılarak, daha da yukarılara gidiyordu. gollum’un birkaç adım gerisinde yürüyen hobbitler kokunun, yan yollardan birine yaklaştıkları zaman daha da ağırlaştığını hissettiler. orayı geçince hava biraz iyileşti ve sonunda ana tünelin bir çatal yaptığı yol ağzına ulaştılar. gollum ortada yoktu. iki yoldan birinin girişini bir kaya kapatmıştı. mecburen diğer yolu tutmaya karar verdiler. tam bu sırada arkalarında hırıltıyla fokurdama arası bir ses duydular. karanlıkta hiçbir şey göremiyorlardı ki, sam galadriel’in armağanı olan yıldızcamı’nı hatırlattı frodo’ya. frodo, arkasından yaklaşan bir sürü minik gözden oluşmuş iki kümeye doğru, bir elinde ışık, diğerinde sting olduğu halde, ilerledi. gözler ışıktan rahatsız olmuştu ve gölgelerin içine çekildi. fırsattan yararlanan hobbitler çabucak koştular ve çıkışın dev bir örümceğin olması muhtemel sıkı bir ağ ile kapatılmış olduğunu gördüler. frodo kılıcıyla ağı parçaladı ve birkaç adım ötedeki geçide doğru koşmaya başladı. sam arkasından geliyordu ve tabi ki tünelde gördükleri yaratık da: shelob’du o; dev bir dişi örümcek. asırlardır orada yaşayan, tünelden geçenlerle beslenen ve sauron’un da varlığından haberdar olduğu bir gözcü. gollum onunla pazarlık yapmış ve kendisine yiyecek getireceğine söz vermişti. hobbitlerden arta kalanlar arasında, shelob’un umursamadığı “kıymetlisi”ni bulmayı umuyordu. frodo ve sam geçidin yukarısına doğru koşarken, shelob da yan yolların birinden çıktı ve frodo’nun peşinden koşmaya başladı. sam tam beyine yardım edecekken gollum tarafından engellendi. oracıkta gollum’la boğuşmaya başlayan sam, tam ona son darbeyi vuracakken, gollum tünelin içine kaçtı. o da zaman yitirmeden frodo’nun arkasından seğirtti.
  100.  
  101. x - efendi samwise’ın seçimi - sam patikaya geri döndüğünde shelob’u frodo’nun vücudunun üstünde buldu. kızgınlıktan deliye dönmüştü ve hiddetle dev örümceğe saldırdı. sting’i de eline aldı ve shelob’un bir gözüne sapladı. sonra karnının altına girdi ve shelob kendini bütün ağırlığıyla sam’in üzerine bırakırken, sam’in dik tuttuğu kılıç, shelob’da derin bir yara açtı. bu acıya dayanamayan dev örümcek deliğine kaçtı. sam hemen frodo’nun yanına koştu. shelob onu zehirli iğnesiyle sokmuştu. hiçbir yaşam belirtisi görünmüyordu. umutsuzluk içinde kıvranan sam ne yapacağını düşünmeye başladı. sonunda “mesele”yi kendi başına halletmeye karar verdi. frodo’nun kılıcını, galadriel’in ışığı’nı ve yüzük’ü aldı. birkaç adım atmıştı ki, orkların ayak seslerini duydu. korkuya kapılarak yüzük’ü taktı. orklar frodo’yu bulduktan sonra da onları takip etmeye başladı. iki ayrı gruptan olduklarını farkettiği orklar’ın konuşmalarını anlayabiliyordu. büyük ihtimalle bu yüzük’ün bir marifetiydi. gruplardan biri tepedeki gözetleme kulesinden, diğeri minas morgul’dan geliyordu. orklar, frodo’yu aldılar ve onu tünele taşıdılar. sam de arkalarından yetişerek, takip etmeye başladı. biraz önünde yürüyen iki grubun komutanlarının konuşmalarını dinliyordu. sözlerinden frodo’nun aslında hâlâ yaşıyor olabileceğini anladı. ayrıca minas morgul’lu komutan tutsağın yalnız olmadığını da tahmin ediyor ve etrafta dolaştığını sandığı savaşçı konusunda tetikte olmalarını öneriyordu. konuşarak ilerleyen ve frodo’yu kulenin tepesinde esir tutmayı planlayan orklar, iki kanatlı geniş bir kapıdan girdiler ve sam daha geçemeden kapıyı sürgülediler.
  102.  
  103. kralın dönüşü
  104. 5. kitap
  105.  
  106. bölümler:
  107. ı - minas tirith - uzun ve hızlı bir yolculuktan sonra gandalf ve pippin, muhteşem şehir minas tirith'e sabahın erken saatlerinde varmışlardı. şehrin hükümdarı ve vekilharcı olan denethor tarafından misafir edildiler. denethor; boromir ve faramir'in babası, büyük güçleri olan mağrur ve kurnaz bir adamdı. pippin ona yolculuklarını ve boromir'in düşüşünü anlattı. ayrıca denethor'a ve gondor'a sadakatle hizmet edeceğine yemin etti. ertesi gün gandalf bilgi toplamak için oradan ayrıldıktan sonra pippin de şehri dolaşmak üzere dışarı çıktı. dolaşırken, muhafız beregond'la karşılaştılar. beraber bir gondor ve gondor'un gelenek ve görenekleri hakkında, bir shire ve pippin'in görmüş olduğu diğer garip diyarlar hakkında konuştular. beregond günlük nöbetini tutmaya gidince, pippin de beregond'un oğlu bergil'i aramaya çıktı. sonra ikisi beraber, şehrin giriş kapısından geçen dillere destan gondor ordusunu izlediler. akşam bastırınca pippin odasına geri döndü ve gece yarısı da
  108. gandalf geldi. fakat gandalf üzgün ve kaygılıydı.
  109.  
  110. ıı – gri bölüğün geçişi - gandalf'ın ayrılışından sonra, kral théoden ve bölüğü, kuzeyli kolcular, elrond'un oğulları elledan ve elrohir, aragorn ve arkadaşları birleşerek yola devam ettiler. dip vadisine doğru yola koyuldukları sırada aragorn palantíre baktı ve sauron'un fikirlerini gördü. ve gondor'un ona ihtiyacı olduğunu sezdi. yol arkadaşları legolas, gimli, elrond'un oğulları ve dúnedain'le birlikte olabildiğince hızlı "ölülerin yolu"na doğru yola çıkmaya karar verdi. théoden'in askerlerini toplaması için birkaç güne ihtiyacı vardı. kral théoden merry'i yanında kalması için silahtarı olarak görevlendirdi. bu sırada aragorn ve yoldaşları dunharrow'a varmışlardı. orada éowyn de onlara katılmak istedi. fakat aragorn, şehrin geçici hükümdarı olduğuna ona hatırlatarak, gelmesine izin vermedi. ertesi sabah, grup "ölülerin yolu"na doğru yola çıktı. orada isildur'un sözünü yerine getirmeyen ve isildur tarafından lanetlenen sonunda yeminlerini yerine getirmediklerinden hiç huzur bulamayan, ölü insanların gölgeleriyle karşılaştılar. şimdi aragorn, isildur'un varisi olarak onların savaşta yardım etmeleri için emir verdi. böylece yeminleri yerine getirilmiş olacaktı. sonunda aragorn ve yoldaşları, ölülerinden gölgelerinden oluşan büyük bir orduyla pelargir'e doğru yola çıktı.
  111.  
  112. ııı – rohan’ın toplanışı - bu sırada théoden ve ordusu dunharrow'a varmıştı. orada éowyn'i kendilerini beklerken buldular. éowyn; aragorn ve arkadaşlarının rohanlılar tarafından az anılan, sadece efsanelerde duydukları ve kullanmaktan korktukları "ölülerin yolu"na gittiklerini söyledi. ertesi gün gondor'dan denethor'un ulağı geldi. gondor'un düşman saldırısı altında olduğunu, olabildiğince hızlı yardımlarını rica etti. bunun üzerine théoden, aynı gün ordusunun bir kısmının savaşa hazırlanmasını emretti. o sabah mordor'un kara bulutları bütün gökyüzünü karanlığa boyamıştı. théoden merry'nin kendisi ile beraber gelemeyeceğini; ülkesine geri dönene dek éowyn'le beraber ülkeyi yönetmelerini rica ile emretti. ta ki saklımiğfer adında bir süvari, ona gizlice, onu yanında gondor'a kadar atında taşımayı teklif edene kadar. merry'de bu teklifi memnuniyetle kabul etti.
  113.  
  114. ıv – gondor kuşatması - ertesi sabah, karanlık bütün gökyüzünü kapladığı zaman, gandalf pippin'e kule muhafızlığı üniforması verilmesi için onu denethor'a götürdü. sonra pippin ve muhafız beregond karşılaştılar ve beraberce konuşup şehrin duvarlarında uzaklara baktılar. o akşam faramir, bütün gece kendisini ve askerlerini kovalayan nazgul'den güç bela kurtularak minas tirith'e geri döndü. pippin de gandalf ve faramir'in denethor'la buluşmalarına eşlik etmişti. faramir hudutta olan olayları ve frodo ile karşılaşmalarını anlattı. bunun üzerine denethor bütün bu olaylara sinirlenip, gandalf'la "tek yüzük"ün kendisine emanet edilmesi gerektiğini tartıştı. ertesi gün faramir, anduin nehrini geçerek düşmanla savaşmak üzere şehri tekrar terk etti. fakat askerleri iyi hazırlanmış düşmana karşı dayanamadı. birinci gün sonunda hayatta kalanlar şehre geri sığındılar. faramir ise zehirli bir okla ölümcül yaralanmıştı. nazgul efendisi komutasında büyük bir düşman ordusu minas tirith'in etrafını kuşattı ve büyük büyük siperler kazıp, içlerini ateşle doldurdular. bunlarla da yetinmeyip ateş fırlatan mancınıklar kurdular. bütün şehir alev alev yanıyordu. denethor yenildiğini kabullenince faramir'le kendisini yakmaya karar verdi. sonra pippin'i azat etti.denethor'un deliliğini durdurmak isteyen pippin,olanları gandalf'a söyledi.bu sırada düşman cümle kapısını kırarak içeri sızdı. nazgul efendisi atını içeri sürdü. onu gören herkes korkudan kaçmıştı, biri hariç: gandalf. şehre giremeyeceğini ve geri dönmesini emretti. bu sırada kuzeyin koca boruları deliler gibi üfleniyordu. sonunda rohan gelmişti.
  115.  
  116. v – rohirrimin gelişi - gondor'a doğru atlarını süren rohan ordusu dördüncü günün sonunda şehre ulaşmıştı. bir gece merry gizlice, théoden ve éomer'in ormanın vahşi insanlarının başkanı ghân-buri-ghân'la konuştuklarını dinledi. ghân'ın dediğine göre orklar, minas tirith yollarını tamamen ele geçirmişlerdi ve sayıları geçilmeyecek kadar çok fazlaydı. bunun üzerine ghân, onlara ormanın içlerinde bulunan, terkedilmiş ve orklar tarafından da bilinmeyen bir yolu kullanmalarına yardımcı olacaklarını söyledi. ormanın vahşi insanları sayesinde rohanlılar kolaylıkla gondor'a girdiler. bütün düşman ordusu şehrin duvarlarını yıkmakla meşguldü. tam mordor ordusu cümle kapısını yıkmak üzere iken, théoden savaş borusunu çaldı ve tüm rohanlılar düşmanla savaşa girdiler.
  117.  
  118. vı - pelennor çayırları savaşı - ilk hücumda, théoden güneylilerin şefi haradrim'i öldürdü. fakat nazgul efendisi de gizlece théoden'in yanına yaklaşmıştı. onu gören théoden'in atı, korkudan şaha kalktı ve kralı da altına alarak yere devrildi. o anda kralın yanında sadece saklımiğfer adında gizlenen éowyn vardı. cesaretleri sonunda yerine gelen merry ve éowyn, nazgul efendisi ve bineğini öldürdüler. éowyn'in çatışma sırasında kolu kırılıp bayılmıştı. kral théoden ölmeden önce merry'e veda ederek; éomer 'i kral ilan etti. minas tirith'in şehre sadık, yerinde kalan askerleri de rohirrim askerlerine katılarak savaşa girdiler. théoden ve éowyn'i taşıyanları karşılayan prens imrahil; éowyn'in hala yaşıyor olduğunu fark ederek onu şifa evlerine gönderdi. rohan ve gondor'un gücü düşmanın büyük ordusu karşısında yavaş yavaş azalıyordu. bu anda umbar korsanlarının gemilerinden bir filo anduin'i geçip, kıyıya vardılar. tüm rohan ve gondor, savaştan ümidini kesmişlerdi. düşman ordusu, korsanların geldiğini zannedip daha bir şiddetle saldırıya geçtiler. fakat hiç umdukları gibi değildi. en öndeki gemide bir bayrak açıldı. elrond'un kızı arwen'in aragorn'a verdiği bayraktı o. böylece varmıştı isildur'un varisi arathorn oğlu aragorn "ölülerin yolu"ndan gondor krallığına. şimdi savaş gondor ve rohanlıların öncülüğünde devam etti ve günün sonunda etrafta bir tane bile canlı düşman kalmadı.
  119.  
  120. vıı – denethor’u yakmak için çatılan odunlar - bu sırada gandalf ve pippin denethor'un kendine ve oğlu faramir'e zarar vermesini önlemek için mezarlığa koyuldular. orada beregond'a denethor'un yapacaklarını anlatarak, gandalf'ın mezarlığa girmesi için onu ikna ettiler. gandalf hala bir ümit varolduğunu denethor'a anlatmaya çalışsa da, denethor mordor ordusunun galip geleceğine karar vermişti kendi fikrince. sonra denethor bir meşale yakarak, orada hazırlanan odunların içine attı, kendisi de yanan ateşin içine girip, yanarak öldü. yangından sonra küllerin içinde ak kule'de saklanan palantír bulundu. irfanı iyice azalan denethor'un, tehlikeler arttıkça o taşa baktığı ve karanlıklar efendisi sauron tarafından kandırılmış olduğu anlaşıldı. gandalf palantír i alarak, faramir'i şifa evlerine götürdü.
  121.  
  122. vııı – şifa evleri - artık kuvveti tamamen tükenmiş olan merry, théoden'i taşıyanları takip ederken yanlış bir yola sapmıştı. kendi kendine dolaşırken pippin'le karşılaşıp, beraber şifa evlerine gittiler. orada gandalf ve "kralın elleri, bir şifacının elleridir." diye bir tekerlemeyi ima eden ioreth adında yaşlı bir kadın vardı. bunun üzerine gandalf, aragorn'u bulmaya gitti. aragorn, mordor ve tüm kuvveti yok olmadan şehrin içine adım atmak istemiyordu. fakat hastalara yardım etmek için şifa evlerine gitmek zorundaydı ve sonunda gitti. sırayla faramir, éowyn ve merry'e baktı. faramir zehirli bir okla yaralanmıştı. fakat hastalığının esas nedeni bu ok değil nazgul'ün kara nefesini solumasıydı. éowyn ve merry ise nazgul efendisine göğüs gererken onun gölgesi altına girmiş ve karanlıklara dalmışlardı. aragorn, "athelas" adında bir otu sırasıyla; faramir, éowyn ve merry'e koklattı. hepsi de uyandı fakat birkaç günlük istirahata ihtiyaçları vardı. o gün aragorn ve elrond'un oğulları sabahın erken vakitlerine kadar şifa evlerinde çalıştılar.
  123.  
  124. ıx – son müzakere - ertesi gün, legolas ve gimli şehre girdiler. orada prens imrahil ile karşılaşıp, şifa evlerinde pippin ve merry'i ziyaret ettiler. legolas ve gimli onlara "ölülerin yolu"nu, aragorn'un gölgeleri kendisi için savaşmaları için çağırışını, umbar korsanları ile anduin'i nasıl geçip, pelennor çayırları savaşı'na katıldıklarını anlattılar. bu sırada gandalf, aragorn, imrahil, éomer ve elrond'un oğulları arasında bir toplantı yapılıyordu. gandalf, mordor'un kara kapısına gidilmesini öneriyordu. çünkü bu anda sauron bütün dikkatini onlara çevirip, mordor'un içi boş kalmış olacaktı. bu sayede de yüzük taşıyıcısının orodruin'e ulaşma ve yüzüğü yok etme şansı ortaya çıkacaktı. eğer yüzük uzun bir süre daha var olursa, sauron'un gücü daha da büyüyüp, savaşın şimdiden galibi olacaktı. plan herkesçe kabul edildi ve yedi bin asker, iki gün içinde ayrılmak üzere hazırlanmaya başladı.
  125.  
  126. x – kara kapı açılıyor - batı ordusu mordor'un kapısına yaklaşmıştı. her gün birkaç tellal kralın geliyor olduğunu davul ve borazanlarla ilan ediyordu. fakat karşı taraftan karşılık gelmiyordu. düşündüler ki mordor'da sadece küçük bir ork ordusu ile savaşacaklardı. sonunda bütün ordu mordor'un kara kapısı'na vardı. ve sauron, dışarı çıkıp, şeytani hareketlerinin cezasını düzeltmesi için tellallar tarafından çağırıldı. bir müddet sonra kendisine sauron'un ağzı diyen, sauron'un ulağı ve kara kule'nin hizmetkarı olan sefil görünüşlü bir elçi geldi. elçi, casusluk yapan bir hobbit yakaladıklarını (frodo) ve onu serbest kalması için batının efendilerinin bir daha sauron'a karşı savaşmamaya söz vermelerini istedi. aksi taktirde frodo'ya işkence yapacaklarını söyledi. gandalf bütün şartları reddedip, frodo ve sam'in eşyalarını alarak geri çekildi. bunun üzerine sauron tuzağını harekete geçirdi. kara kapı tamamen açıldı ve akarsu gibi hızlı bir ordu aktı üstlerine. birkaç kez savaş batı üstünlüğüne geçse de, gittikçe batı çok kayıplar verdi. pippin kocaman bir devin karnını deşip öldürmüştü. fakat sonra baygınlıkla yere yıkıldı.
  127.  
  128. kralın dönüşü
  129. 6. kitap
  130.  
  131. bölümler:
  132. ı - cirith ungol kulesi - sam sonunda frodo'yu kurtarmaya karar vermişti. etrafta frodo'nun tutulduğu kuleye girmek için bir yol aramaya başladı. kule "iki gözcüler" tarafından korunuyordu. her birinin üç birleşik bedeni, biri dışa, bir içe ve biri kapıya bakan üç başı vardı. kimsenin giriş ve kaçışına izin vermiyorlardı. içeri nasıl gireceğini düşünürken sam'in aklına galadriel'in şişesi geldi. şişeyi çıkartıp, kapıdan kolayca geçmeyi başardı. içeride birbirleriyle kavga edip ölen orkların cesetleri vardı. sam etrafa bakınırken küçük bir orkla karşılaştı fakat ork korkudan kaçtı. sam onu takip etti ve bir kapının önünde durdu. içeriden iki orkun bağırışları duyuluyordu. biri kulenin komutanı shagrat, diğeri ise askerlerden snaga idi. birden ikisi kavga etmeye başladı. öleceğini anlayan snaga kaçtı. shagrat ise yardım bulmak için dışarı çıktı. bu sırada sam'de frodo'yu aramaya başladı. ararken frodo'nun söylediği şarkıyı duydu ve sesi takip ederek onu esir edildiği yerden kurtardı. hemen ayrılmak için hazırlanmaya başladılar. sam, frodo'ya giymesi için bir takım ork elbiseleri getirdi. galadriel'in şişesini kullanarak tekrar gözcüleri geçtiler. fakat onların kaçışını sezen yaratıklar acıyla uludular. karanlıkta, çok yukarılardan bir yerden nazgul'ün cevap veren çığlığı duyuldu.
  133.  
  134. ıı – gölge diyarı - sam ve frodo, birkaç gün kuzeye doğru yol aldılar. yiyecek ve su sorunları vardı. ve her adımda da yüzük frodo'ya daha da ağır geliyordu. bir gece sam gollum'un onları takip ettiğini fark etti ve daha dikkatli davranmaya başladılar. ertesi gün yollarına devam ederlerken, ork ordusuyla karşılaştılar. üstlerinde ork elbiseleri olduklarından onların hobbit olduklarını farkedemediler. fakat onları da orduya katıp, udun yokuşuna doğru hepsi yola koyuldular. şans eseri bölük udun'un girişine yaklaşınca, orklar arasında çatışma çıktı. ve hobbitler fark edilmeden kaçmayı başardılar.
  135.  
  136. ııı – hüküm dağı - hobbitler, hüküm dağı'na doğru birkaç gün ork yolunu takip ettiler. bu yol; yeşilliklerle dolu, doğruca dağa çıkan, yol üzerinde de birkaç su kuyuları bulunan kayalık bir yoldu. fakat dağa gitmek için bu yolu bırakmak zorunda idiler. yolculuklarını kolaylaştırmak için, yanlarında artık ihtiyaçlarını duymayacakları eşyaları bıraktılar. ikinci gün sonunda orodruin'e vardılar, fakat artık ne suları ne de yiyecekleri kalmıştı. ertesi gün dağa tırmanmaya başladılar. fakat yüzüğün ağırlığından artık gücü kalmayan frodo'yu sam taşımak zorunda kaldı. zirveye yakın yerlerde gollum'la karşılaştılar. fakat o da açlıktan güçsüz düşmüştü. gollum, elinde sting olan sam'in zarar vermemesi için ona yalvardı, ona acıyan sam de bir tekme atarak onu yanlarından uzaklaştırdı. bu sırada frodo, sammath naur'a, kıyamet çatlağına ulaşmıştı. fakat her nedense, yüzüğün gücü galip geldi ve yüzüğü atmaya reddetti. bu sırada gollum frodo'ya saldırıp yüzüğün takılı olan parmağı ısırarak kopardı. her şeyin sonunda gollum kıymetlisini tekrar ele geçirmişti. tam gözlerini kaldırmış, yüzüğü zevkle seyrediyordu ki adımını çok ileri attı, tökezledi ve bir çığlık atarak çatlaktan aşağı düştü. derinlerden son bir kez "kıymetlim" feryadı yükseldi. sam frodo'ya koşarak onu kaldırdı ve kapıya taşıdı. ikisi dağın yok oluşunu izlediler.
  137.  
  138. ıv – cormallen kırları - mordor'un ordusu, batının komutanlarının askerlerini kabaran bir deniz gibi yutuyordu. ta ki yelhükümdarı gwaihir ve kuzeyin kartallarının en büyüğü olan landroval gelene kadar. tam bu sırada yüzük orodruin'in ateşine düşmüştü. düşüşle beraber kara kapı paramparça olup, sauron'un ruhu yok olmuştu. bunun üzerine mordor ordusunun büyük bir kısmı kaçmaya başlamış, bir kısmı da silahlarını atarak merhamet diliyordu. gwaihir ve iki kartal gandalf'ı da yanlarına alarak hüküm dağı'na; frodo ve sam'i kurtarmaya gittiler. onları oradan kurtarıp uzaklara taşıdılar. iki hobbit birkaç gün deliksiz uyumuşlardı ve uyandıklarında ithilien'de cormallen kırlarında batı orduları tarafından coşkuyla karşılandılar. ithilien'de arkadaşlarına hikayelerini anlatarak, birçok güzel gün yaşadılar. ta ki bütün batı ordusu gemilere binip gondor'a gelene dek.
  139.  
  140. v – vekilharç ile kral - bu sırada éowyn ve faramir, yaraları iyileşinceye kadar şifa evlerinde beklediler. éowyn çok mutsuzdu çünkü aldığı yara yüzünden burada çok fazla vakit geçirmişti ve aslında o, savaşta ölmüş olmayı diliyordu. bir gün öğle vakitlerinde şehrin üzerinde bir kartal göründü; "savaşın kazanıldığını, sauron'un yok olduğunu bağırıyordu. "faramir ile éowyn o gün tanıştılar ve o günden sonra faramir ve éowyn birlikte bir çok vakit geçirdiler. ve birbirlerine aşık oldular. sonunda batınnı komutanlarının orduları şehre girdi ve aragorn "kral elessar" olarak gondor kralı oldu. ve faramir'e ithilien prensliği'ni verip emyn arnen tepelerine yerleşmesini buyurdu. yüzük yoldaşları, minas tirith'te birçok gün geçirdiler. aragorn'un bir işaret beklediğini biliyorlardı. bir gün gandalf bir dağ patikasına çıktı ve orada kutsanmış topraklarda "ak ağaç"ın bir fidanını buldu. aragorn da fidanı büyük bir hürmetle avludaki kaynağın başına dikti. birkaç gün sonra kuzeyden zarif elfler (galadriel, celeborn, elrond ve arwen) şehre geldiler. elrond, aragorn'a kraliyet asasını verdi ve aragorn arwen'le, kralların şehrinde, yaz ortası günü evlendi ve uzun süren bekleyişleri ve çabaları nihayete erdi.
  141.  
  142. vı – nice ayrılıklar - arwen, gri limanlara gitme hakkını frodo'ya verdi. çünkü aragorn'la evlenerek ölümlü olmayı seçmişti. éomer ile gimli ise galadriel'in güzelliği konusundaki tartışmalarına son verdiler. sonunda şehirden at sürmesi için büyük ve cesur bir bölük hazırlandı; kral théoden'in naaşını rohan'a getirmek için. defin işleri bittikten sonra éomer, faramir ve éowyn'in düğünlerini ilan etti. sonra isengard'a gidip orada ağaçsakal ile karşılaştılar. gimli ve legolas ilk önce fangorn ormanını, sonra miğfer dibi mağaralarını ziyaret ettiler. geri kalanlar, yollarını kuzeye evlerine yönlendirdiler. bir süre sonra da aragorn, minas tirith'e gitmek üzere onlardan ayrıldı. daha da eksilen grup yollarına devam ederken saruman'la (grima ile beraber dilenci gibi dolaşıyorlardı) karşılaştılar. geri kalanlar içinden lórien halkı eregion'da ayrıldılar. şimdi yolcular yollarını rivendell'e çevirdiler. orada hobbitler bilbo'yla karşılaşıp beraber birçok mutlu gün yaşadı. sonunda shire'a dönmeye karar verip, gandalf ve hobitler bree'ye doğru yola çıktılar.
  143.  
  144. vıı – memleket yolu - bir gün frodo omzunda tekrar acı hissetti. çünkü o gün yaralanalı tam bir yıl oluyordu. fakat günün sonunda acı ve huzursuzluk geçti, frodo yeniden neşelendi. birkaç gün sonunda bree'ye vardılar. bay kaymakpürüzü onları sevinç ve hayretle karşıladı. beraber uzun uzun yaptıkları ve maceraları hakkında konuştular. kaymakpürüzü işlerin çok kötü olduğundan dert yanıyordu. çünkü şehre devamlı yabancılar ve şeytani orklar girip çıkıyordu. halk da onlardan korkup evlerinden dışarı çıkmıyordu. fakat kaymakpürüzü, kralın tekrar tahta geçtiğini duyunca çok mutlu oldu. ayrıca sam'in midillisi bill de bree'ye geri dönmüştü. sam'i o gece bill'i ziyaret etmeden yatıramadılar. grup, sıçrayan midilli'de iki gün kaldı ve ikinci gün sabah erkenden shire'a gitmek için yola çıktılar. gandalf, tom bombadil'i ziyaret etmek için gruptan yolda ayrıldı. ayrılmadan önce de yoldan ayrılmamalarını, acele etmelerini önerdi.
  145.  
  146. vııı – shire temizliği - dört hobit, shire'a vardılar ve birçok şeyin değişmiş olduğunu gördüler: brendibadesi köprüsü kapılarla kapatılmıştı ve iki hobbit tarafından da içeri girmelerine izin verilmemişti. görünüyordu ki lotho baggins, çıkın çıkmazının efendisi olmuş ve kendisine "şef" denmesini istemişti. ayrıca bir çok adil olmayan kurallar da koymuştu kendi aklınca. shire birçok yabancı ile dolup taşmıştı: bir çoğu da çekik gözlü isengardlılara benziyordu ve bir çok evler yakılıp, talan edilmiş; yerine kara kara binalar dikilmişti. dört hobbit kuralları çiğneyip, o gece şerifin evinde kaldılar. ertesi gün frogmorton'da bir emniyet şifi takımıyla karşılaştılar fakat hiç biri de onları tutuklayamadı. çünkü hepsi de dört korkusuz ve iyi giyinmiş zırhlı hobbitlerden korkuyordu. hobbitler, çiftçi pamuk'un yardımıyla halkı yabancılardan arındırmak üzere ayaklandırdı. bunun üzerine bir grup yabancı isyanı durdurmaya teşebbüs etti fakat başarısız oldular. pippin, büyük bir took ahalisi ile beraber yabancıları tamamiyle kovmak için atağa kalkıştı. sonra frodo ve arkadaşlarının başkanlığında bir grup hobbit, lotho'yu bulmak üzere çıkın çıkmazına doğru yola çıktılar. fakat lotho'nun yerine bütün bu olanları hazırlayan saruman'ı buldular. ona ve yanında solucandil'e (saruman'ın emri ile lotho'yu öldürmüştü.) shire'ı terketmesini söylediler. çok sinirlenen saruman, solucandil'e tekme atarak, gitmeleri gerektiğini söyledi. solucandil ise öfke ve kederle saruman'ın boğazını hançerleyerek öldürdü. bunun üzerine üç okçu hobbit tarafından grima da öldürüldü. böylece yüzük savaşı da son bulmuş oldu.
  147.  
  148. ıx – gri limanlar - 1420 yılı her şeyiyle shire'da muhteşem bir yıl olmuştu. tüm shire halkı saruman'ın adamlarının zarar verip, yok ettiği şeyleri tamir etmekle meşguldü. sam galadriel'in hediyesini hatırladı ve kutuda ortası gümüş kabuklu minik bir cevize benzeyen tek bir tohumun bulunduğu, yumuşak ve ince, gri renkli bir toz buldu. böylece sam; özellikle tahrip edilmiş ağaçların olduğu yerlere fidan dikti ve her birinin dibine kıymetli tozundan bir zerre bıraktı. minik ceviz tohumunu da davet bahçesi'ne; bir zamanlar davet ağacı'nın durduğu yere dikti. ve bahar geldiğinde çok güzel bir mallorn fidanı boy verdi. o sene sam gamgee, gül pamuk ile evlendi. frodo tekrar çıkın çıkmazındaki evine taşındı. sam ve gül ile beraber yaşamaya başladılar. gelecek sene ilk çocukları elennor doğdu. fırtına tepesi'nde ve cirith ungol'da olan olayların yıl dönümünde, frodo tekrar omuzunda acı hissetti. 1441 eylül ayına girdiklerinde bilbo'nun yaş günü yaklaşıyordu. frodo ve sam tekrar hazırlandılar. (sam ayrıkvadi'ye gideceklerini sanıyordu.) daha henüz shire ormanlarında iken elrond, galadriel ve bilbo'yu içeren zarif elf halkından bir kalabalıkla karşılaştılar. sonunda sam, frodo'nun da onlarla beraber gri limanlara gidip, elfler ve bilbo'yla beraber denizi aşmak istediğini anladı. limanda, gemi ustası círdan ve gandalf'ı onları beklerken buldular. gandalf da onlarla beraber denize açılacaktı. gandalf, sam'in eve geri dönüşte yalnız kalmaması için merry ve pippin'i de çağırmıştı. böylece elf gemisi orta dünya'yı terk edip, batıya doğru "yüksek deniz"e yola çıktı. sonunda üç arkadaş shire'a geri döndüler.
Advertisement
Add Comment
Please, Sign In to add comment
Advertisement