Advertisement
Guest User

ozan kut yazisi

a guest
Mar 13th, 2012
1,641
0
Never
Not a member of Pastebin yet? Sign Up, it unlocks many cool features!
text 10.47 KB | None | 0 0
  1. Bu topraklarda ‘biz’e rağmen Muhtar Kent olabilmek
  2. 17 Aralık 2007 Pazartesi, 00:00
  3. CEO’luk son 10 yıldır ülkemiz iktisadi ve ticari dilinde, dolaşımda.
  4.  
  5. Türk yönetici Muhtar Kent’in Coca-Cola’nın CEO’luğuna gelecek olması onun ‘başarmayı’ değil, ‘kendini gerçekleştirmeyi’ hedef almasının bir sonucudur. Bu kapitalizmin iki farklı versiyonuna da işaret eder.
  6.  
  7.  
  8. RASİM OZAN KÜTAHYALI*
  9.  
  10.  
  11.  
  12. COCA-COLA şirketinin CEO’luğuna 1 Temmuz 2008’den itibaren Türk yönetici Muhtar Kent geliyor. Bu haber hem bizim medyamızda hem de dışarıda epey yankı buldu. Tabii beraberinde tartışmaları da getirdi; ‘CEO nedir kardeşim, niye bu adamlar bu kadar maaş alıyorlar’ gibi biraz da pejoratif sözler edilmeye başlandı.
  13.  
  14. CEO kavramı ülkemiz iktisadi ve ticari diline son 10 yıldır girdi. Daha evvel böyle denmezdi. Küreselleşme olgusuyla beraber eskiden geleneksel adlar verdiğimiz konumlara özünü ve işlevini değiştirmeden yeni ve daha ‘havalı’ isimler koyduk. Müdür bey CEO, tezgahtar ‘müşteri danışmanı’, pazarlamacı ‘satış temsilcisi’ oldu. Bunlar dışında COO (mesela Muhtar Kent bundan evvel COO idi) CFO, CMO gibi başka pekçok konumla da tanıştı Türk iş dünyasının çoğunluğu. Amacımız bu konumların işlevlerini anlatmak değil; biz burada CEO’luğun özel olarak girişimciliğin, yaratmak ve üretmek arzusundaki bireyin bu topraklarda nasıl algılandığı meselesine odaklanacağız.
  15.  
  16. Yaratıcı bireye düşman
  17.  
  18. Bizim toplumumuzda sadece iş dünyasında değil hemen her alanda yaratan, üreten, hayatı zenginleştirme çabasında olan bireyin düşmanı çoktur. Sözgelimi ABD’de hem şirketler hem de kurumlaşmış vakıflar (foundation) vasıtasıyla, bir şey üretmek isteyen sanatçı ve bilim adamlarına türlü imkanlar sunulur. Mesela bir eseri yazması için kurum yazarına göl kıyısında 1 yıllık bir ev kiralayabilir. Bu, riski göze alan bir tavırdır.
  19.  
  20. Batılı akademik eserlerin önsözlerine bakın, yazarın, muhakkak böyle bir imkándan faydalandığı ve eserini bu şekilde olgunlaştırabildiği notunu görürsünüz. Yani her vesileyle eleştirdiğimiz Amerikan kapitalizmi, kendi içinde, bu risk alan kurumları [ticari, sponsorluk ve hayırseverlik (charity) şeklinde] oluşturur ve kapitalizmin varlık sebebi olan üreten bireyi sürekli destekler, yaratıcılığının önündeki engelleri kaldırmaya çalışır.
  21.  
  22. Gelişmiş bir serbest-pazar bu kültürü oluşturur. Bizimki gibi eksik ve yalancı modernleşme ve kapitalistleşme sürecinden geçenler ise daha vahşi ve vandal bir kapitalizm kültürü oluşturuyor. Başkalarının mutsuzluğundan mutlu olan vesefalette eşitlikçi bir anlayış bizdeyaygın hale geldi.
  23.  
  24. Rant merkezli bakış açısı
  25.  
  26. Modernite ile tanışmamış Türk toplumunda böyle özellikler yoktu elbette. Daha doğrusu hiçbir pre-modern toplumda bu bahsettiğimiz olgular olumlusu ve olumsuzuyla olmaz. Ama yaklaşık iki yüz yıldır devam eden bu süreç ikiyüzlü bir kültür yarattı. Bir yandan herkesin ‘başkalarının iyiliği için’ davrandığını söylediği, bunun makbul sayıldığı bir söylem var. Öte yandan ‘başkalarının iyiliği’ söylemi ve bazı kolektif yüce kavramların birey olarak insandan üstünlüğü (‘vatan’ ‘millet’ ‘devlet’) üzerinden yaratılanbir rant pazarı.
  27.  
  28. Artık bu ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğu biliyor ki bu ‘ikiyüzlü diğerkamlık’ ahlakını yaymaya çalışan, kendileri tarafından tanımlanmış ‘kolektif yüce kavramlar’ için bu ülkenin çocuklarını feda ettirmek isteyen zihniyet, aslında bizzat çıkar merkezli ve rant merkezli bakış açısının bir örneğidir. O bütün sözde ‘başkaları için, vatan için, devlet için iyilik’ edebiyatı kendi statükolarını korumak üzerinedir. Bu zihniyetin olumlu hiçbir sonucu yoktur ve başlıca içgüdüsüyok etmektir.
  29.  
  30. Sanat ve bilim üzerinden anlatmaya çalıştığım bu zihniyeti iş dünyası açısından da farklı değildir. Ankara bürokrasisi, uzun süre iş alanında yaratmak, üretmek isteyen insanın önüne inanılmaz engeller çıkarttı. 80’lerden sonra bu havanın değiştiği ne kadar iddia edilse de uzun yıllardır süren gelenek kolay terk edilmiyor. Hálá bugün girişimci bireylerin önünde akıl almaz kırtasiye ve bürokrasi engelleri var.
  31.  
  32. Denilebilir ki son AB uyum paketlerinden sonra özellikle dernek ve STK kurmak konularında birçok engel aşıldı ama iktisadi alanda bu prangalar devam ediyor. Sahici bir özgürlükçü-demokrat bakış açısı, sivil özgürlükler ile iktisadi özgürlüklerin ayrılmaz bir bütün olduğunu bilerek tüm engellerin kaldırılması noktasında ısrar etmelidir. Oysa maalesef Ankara’nın Kemalist bürokratik zihniyeti kadar, Türk aydın çevrelerinin adeta genetiğine yerleşmiş sol-kolektivist kültür de bu noktayı ısrarla gözden kaçırıyor.
  33.  
  34. Bu noktada bir yazar, bir edebiyat adamı olarak Orhan Pamuk’un geçen sene bu zamanlar elde ettiği başarı ne kadar önemliyse, Muhtar Kent’in başarısı da o kadar önemlidir. İkisi arasında derece farkı, soyluluk farkı gütmek son derece yanlış ve ahlaki açıdan problemlidir. İki ayrı alanda yaratmak-üretmek isteyen bireyin mücadelesi burada ortak olan şeydir.
  35.  
  36. Pamuk ve Kent’in başarısı
  37.  
  38. Orhan Pamuk için de Muhtar Kent için de toplum olarak onları sahiplenecek bir ortam yaratmadık. Pamuk ‘biz’lere rağmen ‘ben’liğini hayata geçirdi. Fakülteyi bırakması ve ardından yazarlık uğraşında ısrar etmesi desteklenmedi. Kendisi ‘Öteki Renkler’ kitabında bunu çok güzel anlatır. Artık herkesin kabul ettiği bir yazar olduğu zaman bile hálá o kitlesel linç psikolojisi Pamuk’u bitirmek istedi. Yani Pamuk’un edebi yaratımının önüne her engeli koydu. O ‘biz’lerle değil ‘biz’lere rağmen başarılı oldu.
  39.  
  40. Muhtar Kent için de benzer bir süreç söz konusu. Tıp okunması istenmesine rağmen, kendi isteği doğrultusunda yürümüş, çoğu zaman problemler yaşamış ve o problemleri hiçbir sağlamlığı ve güvenilirliği olamayan Türk iş kültürü içinde aşmış ve ayrılmak zorunda kaldığı şirketine yeniden en üst düzeyde geri dönmüş bir adam. Bilmeliyiz ki bu yüzyılda bu toplumdan belli değerleri ve amaçları olan, onu hayata geçirmek isteyen, bu anlamda benliğini ortaya koyan ve yılmayan yaratıcı bireyler çıktıkça daha zengin ve daha özgür bir toplum olacağız.
  41.  
  42. ‘Pamuk Nobel’den ne kadar aldı?’, ‘Bu CEO şimdi ne kadar kazanıyor?’ gibi üçüncü dünyalı meraklarımızı bir kenara koyup bu sonuçları yaratan süreçlere bakmak hepimiz için daha öğretici olacaktır.
  43.  
  44. Günümüz insanı başarı ve sonuç istiyor. ‘Başkalarının iyiliği’ edebiyatı üzerinden rant arayan kolektivist zihinler de, sonuç-merkezli, başarı-merkezli bir dünya görüşünü benimsemekteler.
  45.  
  46. Oysa tek tek yaratıcı insanların yaşamöyküleri üzerinde durduğumuzda en net gördüğümüz şeylerden biri, sonuç-merkezli, başarı-merkezli bakış açısının sonuç ve başarıyı asla getirmediğidir. Tam aksine yaratıcı bireyler, gerçekleştirmek istediği şeyler uğruna başarı bir anda çarçabuk gelsin diye taviz vermeyen kişilerdir.
  47.  
  48. Yapmak istedikleri şey kendi dünyalarında oluşturdukları şekille hayata geçsin isterler ve özellikle hayat yolculuğunun başında kendilerine mevcut düzenle, statükoyla uyumlu olmaları tavsiye edilir. O tavsiyelere uyanlar belli paralar ve konumlar elde etse de hiçbir zaman medeniyet tarihinde kalıcı bir yer edinemeyecek kişiler olmuşlardır. Tam aksine risk alan, gerçekleştirmek istediği şey için benliğinden taviz vermeyen insanlar o yolun sonunda herkesin sonuçsal olarak talep ettiği yere gelirler.
  49.  
  50. Bilim tarihi, sanat tarihi ve iktisat tarihi bunun örnekleriyle doludur. Bu anlamda yaratıcı bireyin destansı romanlarını yazmış Ayn Rand’ın uygarlık tarihine bakarak yarattığı ‘ideal birey tipi’ tam da böyle bir tiptir. Cebinde çok az parası kalsa bile yapmak istediği şeyin, kendi değerleri doğrultusunda hayata geçmesinde ısrar eden, aksi halde taviz vermeyen başarı-merkezli ve sonuç-merkezli bakıştan tiksinen bir insan modeli.
  51.  
  52. Başarı hedefli başarısızlık
  53.  
  54. Ayn Rand’ın gerek Fountainhead/Hayatın Kaynağı gerek Atlas Shrugged/Atlas Silkindi eserlerini bu gözle okumak gerekir. Rand o eserlerde bazı ekonomi ve iş sayfalarında yüceltilen ‘sonuca endeksli’ mantığı ve bu mantıktaki iş adamlarını, özgür birey ve bireyin yarattıklarıyla oluşmuş açık pazar ve açık ticaret idealine düşman hainler olarak değerlendirir.
  55.  
  56. Anti-kapitalist eylemciler, ‘başka dünya mümkün’cüler bize bu dünyayı bile aratacak sahte bir muhalefet içindeler. Rekabetçi pazar ortamında daha kaliteli ve daha ucuz üretme baskısı altında faaliyet göstermek yerine güç tekelini elinde bulunduran devletle, mümkünse de bir diktatörle iş yaparak zenginleşme yolunu konforlu bulan kapitalistler de bu sahte muhalefetten çok memnun. Bu yüzden sonuç-merkezli ahbap-çavuş kapitalizmine karşı çok daha duyarlı olmalı ve fikri ataları Adam Smith’in, bu kronik-kapitalist tipine karşı her zaman mesafeli olduğunu onlara hatırlatmalı.
  57.  
  58. Ahbap-çavuş kapitalizmi
  59.  
  60. Öte yandan gerçekten mevcut düzenden rahatsız olanlar, onu olumluya doğru değiştirmek isteyen muhalifler de bunun yolunun Seattle ruhu gibi içi boş şeylerden, Chavez ve Castro gibi muhaliflerden, her türlü zulümden kaçınmayan totaliter liderlere destek vermekten geçmediğini, hatta bizzat bu sahte-muhalefet modeline bizzat itiraz etmeleri gerektiğini bilmeliler.
  61.  
  62. Başka ve daha iyi bir dünya bu yolla mümkün olmak bir yana, bu zihniyet ve yol şu mevcut dünya düzenini bile mumla aratan sonuçlar üretir.
  63.  
  64. Gelecek nesillere, bir yaşam modeli, bir ekonomi modeli ve bir insan modeli sunmak istiyorsak, özgür bir rekabet ortamı, bu ortamda kendini gerçekleştirme gayreti olan insanların desteklendiği, hak edenin yükseldiği ve yüce değer olarak bunun görüldüğü bir model yaratmalıyız. Bireyi ezme gayretindeki her türden kolektivist ideolojiye karşı çıkmalıyız. Bu kolektivist zihniyet beşeriyet ve medeniyetin düşmanıdır.
  65.  
  66. Ahlaki değerleri olmayan salt sonuç-merkezli ve çıkar-merkezli zihniyet de çoğunlukla bu kolektivist bakışla ortak gider, onun can yoldaşıdır.
Advertisement
Add Comment
Please, Sign In to add comment
Advertisement