Advertisement
Guest User

10.BÖLÜM: Çöküş Bölüm 2; Kaybolmuş

a guest
Jul 28th, 2014
519
0
Never
Not a member of Pastebin yet? Sign Up, it unlocks many cool features!
text 14.66 KB | None | 0 0
  1. 10.BÖLÜM: Çöküş Bölüm 2; Kaybolmuş
  2.  
  3. Anlatıcı; 3. Şahıs
  4.  
  5. Terazi hücrede bir köşeye geçmiş, başını aşağıya eğmiş kafasını bir ileri bir geri sallıyordu, sanki zincirli bir saat gibi, sallanma ritmini şaşırmıyordu.
  6.  
  7. Gözlerini tıpkı bir deli misali büyültmüş ve devamlı bir şeyler düşünüyordu... Garip olanı ise kendisini değil dışarıda yalnız başına bıraktığı arkadaşlarını düşünmesiydi. Belki de öldürülecekti ertesi gün ama umursamıyordu... Asıl umursadığı dışarıdakilerdi.
  8.  
  9. "Acaba iyiler midir? Yoksa başları belada mıdır? Belki de onları da yakaladılar... Aynı yerdeyizdir belki de şu an..."
  10.  
  11. Terazi bunları içinden geçirdikten sonra hızla ayağa kalktı ve hücrenin parmaklıklarına dayandı ardından ise bağırmaya başladı
  12.  
  13. "Çocuklar! Burada mısınız?! Ses verin! Sizi kurtaracağım, merak etmeyin!"
  14.  
  15. Aslan, deli gibi bağıran Terazi'nin kafasından tuttuğu gibi geriye doğru çekti ve yatağına doğru fırlattı. Ardından ise sert bir biçimde Terazi'nin suratına bakıp
  16.  
  17. "Kendine gel be oğlum! Burada olmalarına imkân yok! Onlar için buraya düşmedik mi biz zaten, bi' geçir bakayım kafandan!"
  18.  
  19. "Ama ihtimalleri gözden geçirmeliyiz Aslan! Ya... Ya gerçekten buradalarsa? Ya gerçekten bizim yardımımıza ihtiyaçları varsa? Bunlar öyle gözden bir anda çıkarılabilinecek olasılıklar değil! Düşün; dört köşe bir evin camından kaçtılar. Polisler bizi buldu tamam, ancak "ZH"nin 3 kişiden ibaret olmadığını hepsi biliyor olmalı! Eğer buradalarsa bir plan yapıp onları çıkarabilmemiz lazım!"
  20.  
  21. Aslan, hüzünlü bir ifade ile Terazi'ye baktıktan sonra, hafiften dolu gözleriyle ona doğru bir babanın, bir arkadaşın, bir dostun şefkati ile alttan bir ses tonuyla seslendi:
  22.  
  23. "Terazi..."
  24.  
  25. "Bu parmaklıklar muhtemelen demirden yapılmıştır, sonuçta burası da diğerleri gibi normal bir hapishane. Kapıdaki kilit için her hangi bir şey söyleyemeyeceğim ancak yine de buradan çıkmak için bir kaç fırsatımız olacaktır. Havalandırma saatleri, yemek saatleri, uyku kontrolleri. Üçümüzün de bir arada olması avantajı onlara karşı kullanabiliriz... Ama burası gerçekten büyük bir hapishane gibi duruyor... Şey, güvenliğin ne denli sert olduğunu öğrenmek için küçük çaplı bir operasyon uygulayabiliriz, böylece sonraki saldırımız için taktikler üretmiş oluruz... Ne der--"
  26.  
  27. Terazi tam cümlesini bitirecekti ki, gökten inen yıldırım misalinde gelen iki elin hızla yakasını kavradı. Akrep, Terazi'yi iyice kavramıştı ve yüzüne sert bir biçimde bakıyordu. Böyle bir kaç saniye bekledikten sonra Terazi sonunda dayanamayıp konuşmaya başladı:
  28.  
  29. "Akrep... Ne yapıyorsun? Bıraksana yakamı! Bir şeyler düşünmeye çalışırken ne kadar--"
  30.  
  31. Akrep hiddetle kaldırdı elini ve Terazi'nin kalan cümleleri ile birlikte ağzının tam ortasına bir yumruk geçirdi. Yumruk o kadar sert inmişti ki Terazi'nin yamuk dişleri etin çarpmasıyla birlikte bıçak işlevi görmüş ve hafif çizikler atmıştı ağzının içerisine.
  32.  
  33. Akrep, Terazi'nin ağzından damla misali inen kanları o şeytanı gözleriyle bir kaç saniye izledikten sonra Terazi'yi kendine doğru çekti ve sarıldı. Ardından ise buğulanmış gözleriyle konuşmaya başladı ağırdan:
  34.  
  35. "Terazi kendine gel... Buradan çıkmayacağımızı biliyorsun. Mantıklı düşünme yeteneğini kaybetmişsin... Sence cidden onların peşinden giderler mi? Bizler olmadan onların kendiliğinden parçalara ayrılacaklarını gayet iyi biliyorlar."
  36.  
  37. Akrep, Terazi'ye sarılmayı bıraktı, ardından ise elleriyle gözlerini bir camın üzerindeki buğuyu silermişçesine hemen attı, sonra konuşmasına devam etti:
  38.  
  39. "Muhtemelen ne havalandırma saati ne de yemek saati göreceğiz. Kalan yıllarımızı burada geçireceğimiz gayet belli. Düşünsene, cidden bizim gibi sadece kodları kullanarak bu kadar bela oluşturabilecek kadar zeki olan şahsiyetleri, dışarıya çıkarıp her hangi bir tehditle karşılaşmak isterler mi? Neden bunca karşıt girişimimizden sonra sadece 2 sene cezaya çarptırıldık? Düşün..."
  40.  
  41. Aslan hemen konuşmaya atladı ardından:
  42.  
  43. "Çünkü yapmamızı istedikleri bir şey var. Eğer bu "Kırma" olayları ve savaşlar bu kadar arttıysa, hepsi onların istemesinden kaynaklıdır. Eğer isteselerdi karşımıza milyar kere çıkmış olurlardı, ancak bizlere bir sebepten ötürü ihtiyaç duyuyorlar. Şimdi kendine gel ve tekrar düşün."
  44.  
  45. Terazi oturduğu yerde bir kaç saniye bekledi, ardından ise ağzından damlalar halinde dökülen kanı sildi. Sonra ise bacaklarından destek olarak kendini kaldırdı ve duvardan tutunarak iki "Abisine" doğru döndü:
  46.  
  47. "Sizce de bu olasılıkları düşünmemek bizim için daha güzel olmaz mı?"
  48. Aslan, Terazi'nin yine aklını kaçırdığını sandı ve gözlerinin içersine doğru sakin bir bakış attı ancak gördüğü şey deminkinden tamamen farklıydı. Gördüğü şey gözleriyle ruhunun derinliklerine inen bir canavar, bir şeytandı... Hatta bir şeytandan daha çok, öfkeli bir melek gibi duruyordu.
  49.  
  50. "Umudumuzu kaybetmek bize hiçbir şey getirmeyecek çünkü."
  51.  
  52. Akrep, seninin tonunu Terazi'nin içerisinde bulunduğu durumu anlayınca biraz daha sakinleştirdi ve konuşmaya devam etti:
  53.  
  54. "Sence bizim için halen umut var mı?"
  55.  
  56. Terazi, kafasını eğdi ve öyle bekledi bir kaç saniye. Eliyle kafasını birazcık kaşıdıktan sonra yeniden düzeltti kafasını ve:
  57.  
  58. "Umut her zaman yanımızdaydı zaten... Biz sadece yanlış yere baktık veya onu görmezden geldik."
  59.  
  60. Terazi'nin ağzından çıkan cümleler, Aslan ve Akrep'i dondurmuştu adeta, sonrasında ise hatırladılar. Bu karşılarında keskin bakışlarıyla duran çocuk onlara hep umut olmuştu, onlara hep umudun halen var olduğunu göstermişti. Bu ne 8 yıl önce gerçekleşmiş olan depremde, ne çöküş zamanlarında ne de şimdi bozulmamıştı.
  61.  
  62. Deprem zamanında hepsi ailelerini kaybetmiş olmalarına rağmen, Terazi'nin varlığı onlara umut vermiş ve yaşamaları için ileriye ittirmişti. Çöküş zamanlarında, onların sert yüreği olmuş ve duygularından arınarak hepsine acının bir hiç olduğunu göstermeye çalışmıştı. Şimdi ise hapiste olmalarına rağmen, her şeyin bitmiş olmasına rağmen halen onları umutlandırmaya çalışıyordu. Sözleri bile yeterli oluyordu onları bu karanlık atmosferden çıkarmak için.
  63.  
  64. Terazi, kaskatı kesilmiş ağabeylerine yaklaştı ve küçük belli belirsiz bir gülücük attı karşılarında, sanki saniyelik görülen bir yıldırım gibi.
  65.  
  66. "Belki cümlelerim size umutlandırmaya pek yetmeyecek ama muhtemelen bu fikrim biraz neşenizi yerine getirecektir. Bizi yemek için dışarı çıkarmayacaklarını söylediniz, bu da yemeği buraya getirecekler demek oluyor. Eğer bize getirdikleri çatalları ve bıçakları kendimize saklayabilirsek, çıkışımız için bir kaç hazırlık yapabiliriz veya bizden yapmamızı istedikleri her neyse ona."
  67.  
  68. Akrep, bu fikri duyunca gözleri fal taşı gibi açıldı ardından ise:
  69.  
  70. "Bu planı bize yemek getirecekleri bile belli değilken mi yapıyorsun? Bence pek umutlu davranma..."
  71.  
  72. "Aslına bakarsan Akrep, bence Terazi haklı... Eğer bize ihtiyaçları varsa muhtemelen bizi gözden uzak bir yerde besleyeceklerdir. Buda yemeği buraya getirecekleri anlamına geliyor. Eğer kesici aletleri bir şekilde saklamayı başarırsak, kendimiz için bir kaç hazırlık yapabiliriz..."
  73.  
  74. Akrep aynı şaşkın ifade ile karşısında emin cümlelerle konuşan Aslan'a döndü ve;
  75.  
  76. "Vah kardeşim, sende mi kafayı yedin yoksa?"
  77.  
  78. Akrep, cümlelerinin Aslan ve Terazi'nin soğuk yüzünde çarpmasını ve aynı şiddetle kendisine doğru gelmesini izledi. Dediklerinin bir faydası olmayacaktı, durumun ne kadar imkânsız olduğunun bir önemi yoktu... Onlar yine düşündükleri gibi yapacaktı.
  79.  
  80. Akrep yüzünü avuçlarının içerisine aldı ve yüzünü siler gibi aşağıya indirdi yavaşça. Sonrasında ise:
  81.  
  82. "Tamam, sizin dediğiniz gibi olsun madem. Ama sakın demedi demeyin, olur mu?"
  83. Terazi, Akrep'in de onlara katıldığını gördükten sonra güzel bir gülücük attı, ardından ise; "O zaman yarın yemek servisi başladığında, planlarımıza başlayacağız."
  84.  
  85. Ertesi sabah tıpkı diledikleri gibi olmuştu. Yemek molası için dışarı çıkarılmamışlar, yemekleri önlerine getirilmişti. Akrep gardiyanların bakmadığı arada bir çatal ve bir bıçak aldı ve hemen yatağın köşesindeki boşluğa sıkıştırdı, ardından ise çatal ve bıçağın olmadığını söyleyip yeni bir tanesini istedi. Böylece malzemelerin çalındığına dair bir şey olmayacak, sadece malzeme eksikliği adı altında bir rapor tutulacaktı.
  86.  
  87. Anlatıcı; 1. Şahıs, Karakter: Terazi
  88.  
  89. Yaklaşık 1 yıl boyunca, bir çatal ve bir bıçak ile yatağın arkasına döşemelerin altına; gözlerden ırak her yere bu büyük kodu kazıdık. Geceleri gardiyanların kontrollerinde yakalanma korkusuyla birçok heyecanlı anıya sahip olduk, ancak yine de pes etmedik yine de umudumuzu kaybetmedik.
  90.  
  91. Tam 1 senenin sonunda öyle bir kod ortaya çıkardık ki; Aslan'ın zihinsel kod çalıştırma denemelerinden hiç hatasız geçiyor ve Akrep'in şimdiye kadar bildiği hiç bir virüse yenilmiyordu. Ancak bunların yanında kod neredeyse binlerce sayfa uzunluğundaydı. Öyle ki; FocusVision kullanarak minicik yazmalarına rağmen yine de taşmalar olmuştu.
  92.  
  93. Benim, Akrep'in, Aslan'ın... Bunca zaman boyunca bir bilgisayar ekranına bile bakmamıştık, ama hepimizin gözleri kullandığımız tekniklerden, tozdan, FocusVision'dan, uykusuzluktan dolayı kan kırmızısı kesilmiş ve sulanmaktan bitap hale düşmüştü...
  94.  
  95. Anlatıcı; 3. Şahıs
  96.  
  97. Terazi, Akrep, Aslan; üçü de yazdıklara koda doğru dimdik bakıyordu. Bir kaç dakika boyunca bu böyle devam etti, ardından ise hayalet kasabasının sessizliğini böldü Aslan'ın sesi; "Benim kısmımı ezberledim." sonrasında ise Akrep'in sesi duyuldu "Ben de benim kısmımı bitirdim."
  98.  
  99. Ezberlerini tamamladıktan sonra ise Terazi'ye doğru baktılar. Terazi'nin gözleri bir oraya bir buraya sürekli oynuyordu, gözlerinden canının yandığının temsilcisi olarak küçük yaş damlaları yere doğru dökülüyordu. Aslan elini tam Terazi'nin omzuna koyacaktı ki, Terazi eliyle "Bir dakika" işareti yapmasıyla eli havada kaldı.
  100.  
  101. Bir kaç dakika sonra, Terazi elini gözlerine götürdü ve ovalayarak "Bende benim kısmımı ezberledim, hadi artık kazıyalım şunları da kurtulalım" dedi.
  102.  
  103. Terazi'nin sözüyle birlikte, o zamana kadar yatağın oradaki delikte sakladıkları, birçok kez değişmiş olan bıçak ve çatalı hemen çıkardılar ve kodlara doğru giriştiler. Ancak Terazi, bir yerden sonra bitkin düştü ve kendisini yatağın üstüne attı ardından ise nefes nefese; "Ben biraz nefeslensem iyi olacak gibi" dedi. Bunun ardına ise Akrep gülerek kafasını Terazi'ye doğru çevirdi ve:
  104.  
  105. "Sen kodun %75'ini ezberleyerek yeterince iş yaptın zaten. Sen biraz yat uyu, biz geri kalanını hallederiz."
  106.  
  107. Ancak Akrep'in kelimeleri yerine ulaşamamıştı çünkü Terazi çoktan uykuya dalmıştı bile... Huzurlu ve olacaklardan habersiz bir biçimde, gözlerini kapatmış uyuyordu.
  108.  
  109. Anlatıcı; 1. Şahıs, Karakter: Terazi
  110.  
  111. O gün uyandığımda, hücremde ne kodlardan ne de Aslan ve Akrep'ten bir iz vardı. Her yere bağırdım... Gardiyanlara, hapishane müdürüne, hapishaneye, adalete, duvarlara, parmaklıklara; her şeye... Ama aldığım tek cevap ya kemiklerimin en derinlerine kadar yediğim bir dayak, ya da kahrolası sessizlikti.
  112.  
  113. 11 ay; neredeyse tam 1 yıl olacakken bir sabah kafesin içerisinde yeniden belirdiler ve hiç bir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettiler. Onlara bunca zamandır nerede olduklarını sorduğumda ise aldığım cevap; "Bizim için hazırladıkları yere" cümlesi oldu. Sonrası? Başka hiç bir şey yoktu sonrasında.
  114.  
  115. Yaklaşık 2 hafta sonra hücreden çıkmamıza izin verdiler. Önce ne olduğunu anlayamadım, hatta hiç anlayamadım. Tek yaptığım önümde duran ağabeylerimi izlemek, onlara tıpkı bana güvendikleri gibi güvenmek oldu. Ancak nedense, içimde hep kötü bir his vardı, sanki bir şey yapmak istiyordum... İçten içe yanıyordum, cehennem ateşine düşmüş gibiydim... Ama tepki veremiyordum.
  116.  
  117. Aslan iyi olmadığımı görünce dışarıda olmamızın faydalarını kullanıp bana lavaboya gitmeyi önerdi. En başta istemedim ancak sonrasında Akrep de ısrar edince tekliflerini kabul etmekten başka bir şey yapamadım.
  118.  
  119. Lavaboya girdiğimizde birden başımın arkasında, ensemde keskin bir acı hissettim. Ne olduğunu anlayamadan yere yığıldım. Gözlerim yavaşça buğulanmaya, ara ara kararmaya başladı. Bir kaç dakika boyunca kendimi toplayamadım, ancak topladığımda ise bir elin bana doğru bir şey uzattığını gördüm, sonrasında ise fısıltıyla gelen ve duyulması çok zor bir cümle; "Sakın umudunu kaybetme."
  120.  
  121. Başka kişilerin sesini duyuyordum, kafamı hafifçe kaldırdığımda elinde koca bir bıçak tutan, siyahlara bürünmüş bir herif gördüm. Adam önce elindekiyle bana yaklaştı ama arkasında olan herif ona; "Dur. Onu öldürmene gerek yok. Geri zekâlı hiç bir şey bilmiyor zaten." dedi.
  122.  
  123. Adamlar kafalarını benden çevirdiklerinde hafiften kendimi topladım ve ayağa kalktım, bacaklarım titriyordu ama neden olduğunu bilmiyordum, başım ağrıyordu ancak bana neyin vurduğunu bilmiyordum. Bir kaç saniye sonra ise şaşkınlıktan neredeyse kalbim duruyordu ama bunun sebebini biliyordum; Aslan ve Akrep'in önümde yatan ölü bedenleriydi sebebi.
  124.  
  125. Yavaş adımlarla adama doğru yaklaştım ve omzuna doğru dokundum. Adam döndüğünde şunları söyledi bana; "Ne va-- Gözlerin..! Şeytan gibi--"
  126.  
  127. Anlatıcı; 3. Şahıs
  128. Bir kaç saniye sonra gardiyanlar havalandırmadan dönmeyen kişilerin olduğunu fark etti ve aramaya başladılar ancak bulmaları fazla uzun sürmemişti.
  129.  
  130. Sonrasında ise lavaboları arayan ekipten bir telsiz bağlantısı geldi:
  131.  
  132. "Aradığımız adamları bulduk ancak bunu duyacağınıza pek sevineceğinizi düşünmüyorum. Beş şahısın dördü ölmüş, hatta ikisi neredeyse delik deşik olmuş. Sanırım bu dördü arasında sağlam bi' kapışma olmuş."
  133.  
  134. "Beş kişi dediğini sanıyordum?"
  135.  
  136. "Haklısın beş... Zavallı çocuk gördüklerinden dolayı kafayı sıyırmış sanırım... Elinde bir kolye ile köşeye geçmiş sayıklıyor."
  137.  
  138. "Ne diyor peki?"
  139.  
  140. "Ödeteceğim..."
Advertisement
Add Comment
Please, Sign In to add comment
Advertisement